Kulak Hastalıkları |
Kulak Hastalıkları Video | Menier Hastalığı | Baş Ağrısı Nedir | Vertigo Hastalığı | Miğren Hastalığı | Hemoroid Hastalığı | Prostat Hastalığı | Kulak Resimleri |
Kafa gürültüsü veya kulaklardaki çınlama (tinitus) yaygın görülür. Tinitus, Latince ’çınlamak’ anlamındaki tinnire’den gelmektedir. Tinitus hastalık değildir. Bir dizi sağlık sorununun neden olabildiği bir semptomdur. Tinitus, yaşla bağlantılı işitme kaybı veya kulak yaralanmasının sonucu olabilir ya da dolaşım sisteminizdeki bir hastalığın göstergesi de olabilir. Çoğu insan, tinitusu denetim altına alarak veya altında yatan nedenleri tedavi ederek semptomlarının zaman içerisinde iyileştirilebileceğini bulmuştur. Tinitusun yarattığı ses rahatsız edici olabilse de, hastalığın, ciddi bir sorunun uyarısı olmasına ender rastlanır.
Tinitus, hiçbir dış ses olmadığı zaman kulağınızda sesler duymaya dair sinir bozucu bir hissi beraberinde getirir.
Belirtileri ve bulguları şunlardır: *Kulağınızda, çınlama, vızıltı, ıslık veya tıslama sesi
*İşitme kaybı Gürültü, ton açısından, alçak sesle kükremeden, yüksek sesle çığlık atmaya kadar farklılık gösterebilir.
Bazı durumlarda, ses o kadar yüksek olabilir ki, düzgün biçimde konsantre olma veya duyma yetinizi etkileyebilir. Kulak kirinin birikmesi, tinitusu kötüleştirebilir. Kulak kanalınızda fazla pislik olması, dış sesleri duyma ve iç sesleri büyütme yetinizi azaltabilir.
İç kulağınızın içerisinde, binlerce işitme hücresi bir elektrik yükü taşır. Mikroskobik kıllar, her duyu hücresinin yüzeyinde bir kenar oluşturur. Bu kıllar sağlıklı olduğu zaman, ses dalgalarının basıncına uygun olarak hareket eder. Hareket, bu hücreleri tetikleyerek, işitme hücresi aracılığıyla elektrik boşaltmalarını sağlar. Beyniniz bu sinyalleri, ses olarak yorumlar.
Eğer iç kulağınızın içindeki ince kıllar bükülür veya koparsa, sürekli bir hareketlilik halinde rastgele hareket eder. Yüklerini elde tutamayan işitme hücreleri beyninize rastgele elektrik itkilerini gürültü olarak ’sızdırır’.
İç kulağınız içerisindeki işitme hücrelerinde meydana gelen hasar, en yaygın olarak aşağıdakilerden ileri gelir:
*Yaşla ilgili duyma yitimi (presbikuz). Bu süreç genellikle 60 yaş civarında başlar.
*İç kulağınızda travmadan ötürü hasar. Duyma yetinizde meydana gelen bu aşınma uzun süre boyunca yüksek sese aşırı derecede maruz kalmadan ileri gelebilir. Traktörler, elektrikli testereler ve silahlar gürültü ile ilgili duyma yitiminin yaygın nedenleridir.
*Tinitusun diğer nedenleri arasında şunlar olabilir:
Bazı ilaçların uzun vadeli olarak kullanılması. Yüksek dozlarda kullanılan aspirin ve belirli antibiyotik türleri iç kulak hücrelerini etkileyebilir. Çoğu zaman, bu ilaçları almayı bıraktığınızda istenmeyen gürültü kaybolur.
Kulak kemiklerinde değişiklikler. Orta kulağınızdaki kemiklerin sertleşmesi (otoskleroz), işitme yetinizi etkileyebilir.
*Yaralanma. Başınızda veya boynunuzda meydana gelen travma iç kulağınızda hasara neden olabilir
Dıştan gelen bir kaynak yerine, kan damarları sisteminizdeki belirli rahatsızlıklar da kulakta baş gösteren tinitusa (pulsatile tinnitus) neden olabilir. Bunlar:
*Ateroskleroz. Yaşın ilerlemesi ve kolesterolün, diğer yağ birikintilerinin artması ile birlikte, orta ve iç kulağınıza yakın olan büyük kan damarları, her kalp atışında hafifçe bükülme veya genişleme yetisi anlamına gelen elastikiyetlerinin bir kısmını kaybeder. Bu da, kan akışının daha güçlü, zaman zaman daha çalkantılı hale gelmesine neden olarak, kulağınızın vuruşları tespit etmesini daha kolay kılar..
Yüksek kan basıncı. Hipertansiyon ve stres, alkol ve kafein gibi tansiyonu yükselten faktörler sesi daha da fark edilebilir hale getirebilir. Başınızın konumunu değiştirmek, genellikle sesin kaybolmasına neden olur.
Çalkantılı kan akışı. Şah damarında veya boyun atardamarında daralma ya da bükülme olması, kan akışının çalkantılı olmasına ve kafada gürültüye neden olabilir.
Kılcal hücrelerin kötü oluşumu. Atardamarlar ile damarlar arasındaki bağlantılarda oluşan ve A-V kötü oluşumu adı verilen bir rahatsızlık, kafada gürültüye neden olabilir.
*Baş ve boyun tümörleri. Tinitus başta veya boyundaki bir tümörün semptomu olabilir.
Çoğu tinitus vakası zararlı değildir. Öte yandan, eğer tinitus devamlı hale gelir ya da daha da kötüleşirse veya işitme kaybı ya da baş dönmesi yaşarsanız, doktorunuza görünün. Doktorunuz, gürültüyü azaltabilecek tedaviler ve gürültü ile daha iyi başa çıkmanıza yardımcı olacak teknikler önerebilir. Eğer yaşla ilgili duyma yitimi olası bir nedeni değilse, tek kulakta aynı anda meydana gelen tinitus ve işitme kaybının nedeni, yaralanma nedeniyle iç kulağınızdaki bir sinirin zarar görmesinden ötürü olabilir ve doktorunuz tarafından değerlendirilmesi gerekir.
Doktorunuzla birlikte belirtileri ve semptomları, ne zaman başladıklarını, ciddiyetlerini ve bunları neyin daha kötü hale getirebileceğini tartışabilirsiniz. Doktorunuz için yararlı olan başka bir şey de, yüksek tansiyon ve herhangi bir ilaç alıp almadığınız gibi, diğer tıbbi rahatsızlıklarınızla ilgili bilgilerdir.
Doktorunuz ayrıca, kulağınızda pislik birikmesinin, kulaklarınızdaki çınlamada payı olup olmadığını da görmek amacıyla, kulaklarınızı muayene edecektir. Buna ek olarak, doktorunuz başınızın ve boynunuzun, kulak etrafındaki bölümü üzerinde stetoskop ile ses dinleme girişiminde bulunacaktır. Eğer iç kulağınızdaki hasar, tinitusunuzun nedeni ise, sizde öznel tinitus olabilir, yani bunu sadece siz duyabilmektesinizdir. Ancak, doktorunuz damarlarla ilgili bir rahatsızlıktan ileri gelen sesler duyabiliyorsa, nesnel veya pulsatil tinitus hastasısınız demektir.
Baş dönmesi ve boşluktaki yönelim değişikliği hissinden kaynaklanan nörolojik şikayete vertigo denir. Hareket halüsinasyonu olarak da betimlenebilen vertigo, tipik olarak dönme ve rotasyon şeklinde oluşur. Tüm hasta guruplarında sıkça görülebilir ve erkeklere oranla kadınlarda daha sık gözlenir. Vertigonun toplumda görülme sıklığı yaşla artmaktadır.
Baş dönmesinin en sık sebeplerindendir. İç kulağın posterior semisirkuler kanalın uzun koluna, serbestçe hareket eden kalsiyum karbonat kristallerinin girmesi sonucu ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Kanal, pozisyonel değişikliklere aşırı duyarlı hale gelir ve pozisyon değişikliği vertigo ile sonuçlanır. Kafa travmasının sık bir sekelidir.
BPPV'nin başlangıcı anidir ve birkaç dakika sürer ancak tekrarlayabilir. Yatakta dönme veya başı arkaya çevirme gibi başın belirli pozisyonlarını hemen takiben görülen vertigo atakları görülür.
İç kulağın, sıvı birikimine bağlı (sıvı miktarında artış), vertigo ile sonuçlanan bir hastalığıdır. Dalgalanan işitme seviyeleri (özellikle de düşük frekanslarda) ile birlikte vertigo atakları oluşur. Hastalık ilerledikçe kalıcı sağırlık ve kulak çınlaması (çınlama, vızıltı, uğultu, ıslık) gelişebilir, her atak ile sağırlık daha da kötüleşir. Kulakta dolgunluk, bulantı ve kusma, ani düşmeler görülebilir. Ataklar tekrarlama eğiliminde olsa da tedavi altında birkaç yıl içinde kararlı hale gelir ve tamamen kaybolabilir.
Şiddetli bir şekilde birkaç gün süren ve daha düşük şiddette haftalarca devam edebilen, uzamış tek vertigo atağı şeklindedir. Bir ailede birkaç üyeyi etkileyebilir ve çoğunlukla baharda ve yazın erken dönemlerinde görülür.
Serebellumun, dengesizlik ve baş dönmesi ile sonuçlanan inmesidir (inme şeklinde vertigo.) Ani başlangıçlı baş dönmesi, yürüyüş bozukluğu, mesafe yargısında bozulma, baş ağrısı, bulantı ve kusma görülür. Beyin sapında kompresyon gelişirse akli durumda hızla kötüleşme görülebilir, bu kompresyona bağlı ölüm gelişebilir.
1) Migren:
Migren hastalarının yaklaşık %25'inde vertigo görülmektedir. Vertigo atakları, baş ağrısı öncesinde veya sırasında ya da bundan bağımsız olarak ortaya çıkar.
2) Vertebrobaziller Yetmezlik:
Herhangi bir tetikleyici etken olmadan aniden başlar, birkaç dakika sürer ve yine aniden sona erer. Görme kaybı, çift görme, konuşma bozukluğu, güçsüzlük veya hissizlik gibi eşlik eden bulgular vardır.
3) Serebellopontin Köşe Tümörleri:
Genellikle hafif baş dönmesi ve belirsiz bir dengesizlik hissine sebep olur. Tümör, beyin sapı veya serebelluma bası yapacak derecede büyümediği sürece hastalık ilerleme göstermez.
Tüm nörolojik şikayetlerin en sık olanıdır ve sıklığı yaş ile artar. Bu terimin nasıl betimlendiği tespit edilmelidir. Genellikle sersemlik, baş dönmesi, zayıflık ya da bayılacakmış hissi anlamında kullanıldığı görülmektedir. Hasta tarafından vertigo veya dönme hissinin illüzyonlarından farklı olarak sallanma hissine benzetilmektedir. Oturur veya yatar pozisyondan hızla kalkma sonucu sallanır tarzda sersemlik ve gözde lekeler belirebilir. Hasta, hareketsizliğini sağladığı zaman içinde bulgular azalır.
Tanı nasıl konulur?
Bir doktor ataklarınızın sıklığını, süresini, ciddiyetini ve karakterinin hikayesini değerlendirdikten sonra işitme kaybınızın süresini, değişip değişmediğini, çınlama veya dolgunluk hissinizin olup olmadığını, bunun tek veya çift taraflı olup olmadığını belirleyecektir. Size geçmişte frengi, kızamık veya diğer ciddi enfeksiyonları geçirip geçirmediğiniz, gözünüzde bir iltihap olup olmadığı, bağışıklık sisteminde bozukluk veya allerjinizin olup olmadığı veya geçmişte bir kulak ameliyatı geçirip geçirmediğiniz sorulabilir. Genel sağlığınız, şeker hastalığınız, tansiyonunuz, yüksek kolesterolünüz, guatrınızın, nörolojik veya duygusal problemlerinizin olup olmadığı da sorulabilir. Bazı durumlarda bu problemlere yönelik testler yapılabilir. Kulak ve baş boyunun diğer yapılarının fizik muayenesi ataklar haricinde normaldir.
İşitme testi olan Odiometrik muayene, etkilenen kulaktaki işitme kaybını gösterir. Etkilenen kulakta konuşma ayırt etme yeteneği (hastanın “git “ ve “bit “ gibi benzer kelimeler arasında ayırım yapamaması.) etkilenmiş olabilir. Denge fonksiyonunu değerlendirmek için ENG (elektronistagmografi) uygulanabilir. Bu karanlık bir odada yapılır. Kayıt elektrotları göze yakın yerleştirilir. Elektrodlardan çıkan kablolar kalp monitörüne benzeyen bir makineye bağlanır. Sıcak ve soğuk su, yada hava yavaşça her iki kulak kanalına uygulanır. Göz ve kulak, sinir sistemi sayesinde birlikte çalıştıkları için denge sistemi ölçümünde göz hareketlerinin ölçümü kullanılır. Hastaların yaklaşık %50 sinde etkilenen kulakta denge fonksiyonu azalmıştır. Denge sistemini değerlendirmek için rotasyon testi veya denge düzlemi gibi diğer denge testleri de uygulanabilir.
-Elektrokokleografi (EcoG) bazı Meniere hastalarında iç kulaktaki artmış sıvı basıncını gösterebilir. İşitsel beyin kökü cevabı(ABR)işitme siniri ve beyin yollarının bilgisayarlı testidir.
-BT (bilgisayarlı tomografi ) ve MRI (manyetik rezonans görüntülemesi) işitme ve denge siniri üzerinde meydana gelen tümörü belirlemek için gerekebilir. Bu tümörler nadirdir ancak Meniere'e benzer semptomlara sebep olurlar.
Az tuzlu diyet ve bir diüretik (suyu vücuttan atılımını sağlayan ilaç ) Meniere hastalarında atak sıklığını azaltabilir. Diüretikten tam verim alabilmek için tuzu kısıtlamanız ve ilacınızı belirtildiği şekilde düzenli almanız çok önemlidir.
Kafein, sigara ve alkolden uzak durun! Düzenli uyuyun ve iyi beslenin. Fiziksel olarak aktif olun ama gereksiz yorgunluklardan kaçının. Meniere hastalığında stres, baş dönmesi ve kulak çınlamasına sebep olabilir. Stres den uzak durun.
Önlemler:
Eğer uyarmaksızın baş dönmeniz olursa, araç kullanmayın çünkü araç kontrolündeki başarısızlığınız, siz ve diğerleri için tehlikeli olabilir. Güvenlik için yüzmeden, merdivenlerden, yapı iskelelerinden vazgeçmeniz gerekebilir.
Cerrahi ne zaman tavsiye edilir?
Eğer baş dönmesi atakları konservatif çözümlerle kontrol edilemiyorsa ve ataklar günlük işleri kısıtlıyorsa aşağıdaki cerrahi işlemlerden biri tavsiye edilebilir:
1) Endolenfatik şant (iç kulak sıvısının boşaltılması) veya dekompresyon (basıncın azaltılması)işlemi işitmeyi koruyan bir kulak ameliyatıdır. Vakaların 1/2-1/3’ünde baş dönmesi ataklarının kontrolu sağlanır. Ancak hiçbir hastada bu kontrol kalıcı değildir. Diğer işlemlere kıyasla daha kısa sürer.
2)*Vestibüler nörektomi*denge sinirinin iç kulağı terkedip beyine girdiği yerde kesilmesi işlemidir. Baş dönmesi atakların büyük bir kısmı bu ameliyatla tedavi edilebilir ve vakaların çoğunda işitme korunulur.
3)*Labirentektomi ve işitme sinirinin kesilmesi: Bir tarafın iç kulağndaki işitme ve denge mekanizmalarının harap edilmesidir. Meniere hastasının etkilenmiş olduğu kulağı çok az duyuyorsa bu yöntem tercih edilebilir. Genellikle baş dönmesi atakları kontrol altına alınır.
Diğer ameliyatlar ve tedaviler de bazı durumlarda tavsiye edilebilir. Cerrahi tedavi gerekli görülüyorsa, cerrahınızla riskleri ve kazanacaklarınızı tartışmalısınız. Her ne kadar Meniere hastalığının tedavisi yoksa da hemen hemen her vakada baş dönmesi kontrol altına alınabilir.
Kulak ağrısı, çift veya tek kulakta olabilen, keskin, ağır ve zonklar misali ağrılardır.
Aralıklarla veya kalıcı olarak ağrıyabilir. Ayrıca kulağınızda boğuk duyma ve basınç yüzünden acıma gibi sorunlarla karşılaşabilirsiniz.Küçük çocuklar genelde bu ağrıları duyduklarına, kulaklarını ovar veya çekerler.
Hekime muayeneye giden çocuklarda en sık teşhis edilen hastalık, orta kulak iltihabıdır. İlk üç yaşlarına kadar bütün çocukların yaklaşık üçte birinde, orta kulak iltihabı oluşmaktadır. Orta kulak iltihabı,aynı zamanda, çocuklardaki işitme kaybının en sık sebebidir.
Kulak zarı ve kemikçiklerinden oluşan orta kulak bölümünün mikrobik iltihabına verilen isimdir. Bir veya iki kulakta birden olabilir.
Çocuklarda sık görülmesine rağmen, yetişkinlerde de görülebilir. Sıklıkla, kış ve ilkbahar başlangıcında görülür.
Evet, oluşturduğu işitme kaybı, bunun sonucu olarak çocukta öğrenme kapasitesinin azalmasına ve konuşmasının gecikmesine yol açtığı için önemlidir. Şiddetli kulak ağrısına yol açabildiği, özellikle kulak kemiği ve baştaki diğer bölgelere yayılabileceği için de önem arzeder.
Mamafih, gerekli ve düzenli bir tedavi uygulanırsa, önemli değildir ve işitme hemen hemen her zaman düzelir. Bundan dolayı, orta kulak iltihabının teşhis edilmesi ve tedavinin hemen başlaması çok önemlidir.
Orta kulak, dış kulak yoludan kağıt inceliğindeki kulak zarı ile ayrılan ve bezelye büyüklüğünde içi hava dolu olan bir boşluktur. Orta kulakta, kulak zarı ile iç kulak arasındaki üç kemikçik, bir nev'i köprü oluşturmuştur. Ses dalgaları kulak zarına çarptığı zaman, zarla birlikte bu üç kemikçik de titreşir ve iç kulağa yansıyan dalgalar, burada, beyine gönderilen sinir uyarılarına dönüşür.
Sağlıklı orta kulakta, kulak dışındaki (atmosferik) basınç kadar basınca sahip hava bulunur, böylece zar ve kemikçikler serbestçe titreşebilir.Burun arkası boşluktan (geniz), orta kulağa uzanan ve "östaki borusu" diye isimlendirilen bir boru vasıtası ile orta kulak havalanır. Esnediğiniz veya yutkunduğunuz zaman kulağınızda "çıt"şeklinde bir hava sesi duyarsınız, bu demektir ki, hava basınçlarını eşitlemek için bu borudan orta kulağa bir hava geçişi olmuştur. Bu olay, her gün binden fazla kez kendiliğinden tekrarlanır.
En sık olarak, ağız veya burundan giren östaki borusu vasıtasıyla orta kulağa ulaşan mikroplar yol açar. Grip, nezle, alerji, sinüzit veya soğuk algınlığı gibi durumlarda östaki borusu da şişer ve tıkanır, böylece orta kulağa hava geçemez ve orta kulak temizlenemez. İltihap sırasında kulak ağrısı, kızarık kulak zarı, zarın arkasında püy toplanması görülür.
Bazen kulak zarı delinir ve iltihap kulak dışına akar. Fakat çoğunlukla östaki borusu açılamadığı için kulak akıntısı orta kulakta birikir. Buna, "orta kulakta sıvı birikimi", denir ve sıklıkla sürekli bir hâl alır.Ağrılı, ateşli orta kulak iltihabı geçtikten sonra bu sıvı, burada haftalar, aylar hatta yıllar boyu kalabilir. Daha da kötüsü, sıvının varlığı mikropların burada rahatça çoğalmalarına yol açarak, sık orta kulak iltihabına da sebep olur.
En sık, şiddetli kulak ağrısı olur. Kişi, kulakta basınç, tıkanıklık hisseder. Kulak ağrısını tarif edemeyen çocuklar, etkilenen kulaklarını çeker veya kaşırlar. Özellikle çocuklarda ağrı ile birlikte ateş de olur.
İşitme çoğunlukla azalmıştır. Bu olay, orta kulaktaki sıvının, kemikçiklerin titreşimlerini azaltmasından kaynaklanır. Uygun tedavi ile bu sıvı kaybolur ve işitme eski hâline döner. Uygun tedavi edilmezse,maalesef sürekli bir işitme kaybı gelişebilir.
Muayene esnasında kulak, burun, boğaz hekimi, kulak zarını, rengini, akıntı varsa bunun karakterini değerlendirir.
Aynı zamanda,muayene ile tespit edilemeyen bulguların ortaya konması için iki test yapılabilir. Bunlardan biri işitme testidir (odyogram).Bu testte kulağa değişik şiddette ve tonda sesler verilerek ne kadar işittiği tespit edilir. Diğer test ise orta kulak basıncını ölçen bir testtir (timpanogram). Bu testle, östaki borusunun ne kadar çalıştığı anlaşılmaya çalışılır. Bu iki test, hekime hastalığın boyutu ve uygun tedavinin seçimi hakkında yardımcı olur.
Siz hekime,çocuğunuzun muayene ve testler sırasında uslu durmasını sağlayarak yardımcı olabilirsiniz. Çocukları "İlaçlarını içmezsen doktor sana iğne yapacak" gibi sözlerle korkutmazsanız, çocuklar, genelde,"açıklandığı" zaman, muayeneden korkmazlar. Aynı zamanda, tedavinin düzgün yapılması ve randevulara zamanında gelmeniz gerekir.
İlaçların Önemi:
Hekim, çocuğunuz için bir veya birden fazla ilaç reçete edebilir.Biri, mikroplara karşı savaşan antibiyotik olabilir. Antibiyotik,iltihabın azalmasını sağlayarak kulak ağrısına iyi gelse de,iltihabın tam olarak geçmesi uzun zaman alabilir. Uygun tedavi, 10 ile 14 gün olabilir, bu yüzden çocuğunuzun tam olarak tedavi aldığından emin olunuz. İlacın kullanma tarifini tam olarak anlayınız.
Hekim, yardımcı ilaçlar da yazabilir, bunlar birbirini destekleyerek daha çabuk iyileşmeye yardımcı olabilirler.
İlaçlar hakkında en ufak bir şüphe duyarsanız veya şikayetler yeterli zamanda geçmezse lütfen hemen doktorunuzu arayınız.
Çoğu orta kulak iltihabı, uygun ilaç tedavisi ile düzelir. Bazı durumlarda hekim,diğer tedavileri de öngörebilir. Meselâ, kulak zarı çizilerek iltihap dışarı akıtılabilir. Bu, hem ağrının hemen azalmasına, hem de iyileşmenin çabuk olmasına yardımcı olur. Delik, birkaç gün içerisinde kendiliğinden kapanır. Mamafih, iltihap tam geçmeden kulak zarı kapanacağı için, sıvı, tekrar birikebilir. Bunun üstesinden gelmek için kulak, burun, boğaz hekimi, kulak zarına çok ufak bir havalandırma tüpü takabilir. Bu tüp, orta kulak basıncı ile hava basıncını eşitleyerek kişinin işitmesine yardımcı olur.
Kulak,burun, boğaz hekimi, orta kulak iltihabı ve östaki borusu iyileşinceye kadar zarda kalacak bir havalandırma tüpü seçer.Bu süre haftalar, hatta aylar olabilir. Tüp, hiçbir şikayete sebep olmaz, çocuğun işitmesinde belirgin bir artış olur ve orta kulak iltihabının sıklığı oldukça azalır.
Orta kulak iltihabı, sürekli olarak mikrop barındıran geniz eti ve bademcik sebebi ile tekrarlayabilir. Şayet böyle olursa, hekim, geniz eti ve bademcik operasyonu da önerebilir ve bu operasyonu havalandırma tüpü takarken de yapabilir.
Alerjiler de tedaviye ihtiyaç gösterebilir.
Dış veya ortakulak iltihabından kaynaklanır. Akıntı azsa, dışkulak iltihabı, koyu sarıysa ortakulak iltihabı düşünülür. Mastoid iltihabının neden olduğu akıntı ise, krem kıvamında olup, çoktur.kulaktan kanlı akıntı gelmesi, kulak zarının delinmiş olması veya kafatası kırığından kaynaklanabilir. Doktora başvurmak gerekir.
Orta kulak iltihabı, daha çok küçük çocuklarda, sıklıkla ilkbahar ve kış aylarında görülür, ancak yetişkinleri de etkileyebilir. Önemli bir sağlık sorunudur. Ciddi kulak ağrısına ve iltihabın, kulağa komşu yapılara geçmesine yol açabilir. İşitme kayıplarına yol açtığı için çocuğun öğrenme kapasitesini ve konuşma gelişimini bozabilir. Acilen ve etkili şekilde tedavi edilirse sorun büyümeden düzelir ve işitme normale döner. Bu yüzden belirtilerini tanımak ve daha başlangıçta tıbbi girişimde bulunmak önemlidir.
Orta kulak, bezelye büyüklüğünde, içi hava dolu bir boşluktur. Kulak zarı ile dış kulak yolundan ayrılmıştır. Zara ve birbirine yapışık üç kemikçik, titreşen zardan ses dalgalarını iç kulağa iletir ve oluşan sinir uyarıları beyine gönderilir. Sağlıklı bir kulakta orta kulak ve dış hava basıncı eşit olmalıdır. Zar ancak bu şekilde serbestçe titreşebilir. Hava, orta kulağa östaki tüpü denilen dar bir tüp yoluyla girer. Östaki tüpü geniz ile orta kulak arasında bağlantı sağlar. Esnemek ve yutkunmakla kulağınızda duyduğunuz çıtırtı, orta kulağa giren hava kabarcığı ile olur. Bu şekilde hava basıncının eşitlenmesi, otomatik olarak günde bin defadan fazla yapılmaktadır.
Orta kulak, iltihabi burun ya da boğazdan östaki tüpü yoluyla orta kulağa geçen, bakteri veya virüslerle meydana gelir. Östaki borusunun çalışması, soğuk algınlığı, sinüzit ya da boğaz enfeksiyonu veya alerjik nedenlerle oluşan ödeme (şişliğe) bağlı olarak bozulmuştur.
Orta kulak iltihabının belirtileri nelerdir?
Kulak ağrısı en önemli belirtidir. Kulak ağrısını tarif edemeyecek kadar küçük olan çocuklar hasta kulağı ovalarlar veya çekmeye çalışırlar. Çocuklarda ateş de olabilir. İşitme, genellikle orta kulakta biriken sıvıya bağlı olarak azalmıştır. Bu sıvı kulak zarının yeterince titreşmesini engeller. Kulak zarında kızarıklık vardır ve orta kulakt mukus ve cerahat toplanmıştır. Bazen kulak zarı yırtılır ve cerahat dışarı akar fakat sıklıkla cerahat orta kulakta kalır. Şişen iltihaplı östaki tüpü, yutkunma ile açılmaz ve içerideki cerahatin genize akmasına izin vermez. İltihabi durumun akut ve ağrılı durumu geçtikten sonra, orta kulakta mukus birikebilir. Bu durum çocuklarda sıklıkla kronikleşir ve haftalar, aylar hatta yıllar boyu sürebilir.
Tedavide antibiotikler kullanılır. Kulak ağrısı çabuk geçse de iltihabın tamamen temizlenmesi daha uzun süre alacaktır.Bu süre 10-14 gündür. Soğuk algınlığı ve allerji beraberse, dekonjestan ilaçlar, ağrı ve ateş düşürücü ilaçlar ve burun damlası da tedavide yer alır.Çoğu zaman uygun ilaçlarla yapılan evde tedavi, orta kulak iltihabını tamamen iyileştirir. Bazı vakalarda miringotomi (kulak zarını delme) işlemi gerekebilir. Kulak zarında oluşturulan minik açıklıktan orta kulaktaki sıvı boşaltılır ve ağrı azaltılır. Delinen yer birkaç gün içinde, çoğu zaman orta kulak iltihabı tam düzelmeden kendiliğinden iyileşir ve kapanır, kulak zarında herhangi bir hasar oluşturmaz.
Seröz otitte (orta kulakta sıvı) oluşması durumuda ise, kulak zarına içi boş bir havalandırma tüpü yerleştirilmesi gerekebilir ve orta kulak basıncının normalleşmesi sağlanır. Bu yolla çocuğun işitmesi düzelir. Tüp orta kulak iltihabının tamamen düzelip, östaki tüpünün tekrar normal çalışmaya başlamasına dek yerinde bırakılır. Bu süre birkaç hafta ile birkaç ay arasında değişir. Bu süre içinde kulağa su kaçırılmamalıdır
Gerçekte dışarıdan gelen bir sesli uyaran olmadan hastanın ses algılamasına kulak çınlaması (tinnitus)denir. Bu ses değişik tonlarda ve özelliklerde olabilir.Hastalar kimi zaman bir çınlama,kimi zaman uğultu,rüzgar sesi veya bir makinenin çalışma sesi gibi tarif edebilirler. Bunların hepsine birden tinnitus adı verilir.
Tinnitusa neden olabilecek çok sayıda sebep vardır. Bunlar arasında kulak kiri (buşon) gibi basit sebepler olabileceği gibi iyi ya da kötü huylu tümörler gibi ciddi sebeplerde olabilir.Kulak çınlaması daha çok ileri yaşlardaki kimselerde görülmesine rağmen her yaşta görülebilir. En sık görülen sebepler olarak şunlar sayılabilir:
-İç kulağın yaşlanması
-Kulağa giden damarlarda daralma
-Hipertansiyon
-Gürültülü ortamlarda bulunma
-Orta kulak iltihapları
-Dış kulak rahatsızlıkları
-Kolesterol ve diğer yağların yüksek oluşu
-Psikolojik faktörler (depresyon , gerginlik)
-Kullanılan ilaçlar (aspirin,bazı antibiyotikler..)
Bunların dışında; daha seyrek görülen sebepler çok uzun bir liste oluştururlar.
Tinnitusun bir hastalık olmayıp, başka bir hastalığın belirtisi olduğu unutulmadan teşhis konulmaya çalışılmalıdır. Ancak tinnitusun gerçek sebebi çoğunlukla tesbit edilemediği için tedavide hedef tinnitusun azaltılması olmaktadır. Kulak çınlamasının nedeni araştırılırken en sık uygulanan tetkikler şunlardır.
-Odiometrik tetkikler (orta kulak ve iç kulak ölçümleri)
-Tansiyon ölçülmesi
-Kan tahlilleri (kan şekeri, kolesterol,karaciğer,guatr tetkikleri)
-Radyolojik İncelemeler (Normal grafiler, bilgisayarlı tomografi,manyetik resonans)
Yapılan tetkikler sonucunda eğer tinnitusa sebep olabilecek bir hastalık bulunursa, o hastalığın tedavisi yapılmaya çalışılır.Ancak mevcut hastalığın başarılı tedavisi bile tinnitusu ortadan kaldırmayabilir. Sebebi belli olsun olmasın tinnitusu azaltmak için en sık başvurulan yöntem ilaç tedavisidir. Bu amaçla; iç kulağa giden kan akımını arttırıcı ilaçlar kıllanılır. Tinnitus eğer hastanın günlük yaşamını etkileyecek kadar şiddetliyse,tinnitus masker denilen ve işitme cihazına benzer cihazlar faydalı olabilmektedir. Tinnitus nedeniyle uykuya dalmakta zorlanan hastalar için pratik bir yöntem olarak, yatmadan önce 15-20 dk süre ile walkman dinlemek olabilir. Bu tinnitusu geçici olarak kaldırabilir.
Orta Kulak İltihabı
Orta kulak iltihabı, daha çok küçük çocuklarda, sıklıkla ilkbahar ve kış aylarında görülür, ancak yetişkinleri de etkileyebilir. Önemli bir sağlık sorunudur. Ciddi kulak ağrısına ve iltihabın, kulağa komşu yapılara geçmesine yol açabilir. İşitme kayıplarına yol açtığı için çocuğun öğrenme kapasitesini ve konuşma gelişimini bozabilir. Acilen ve etkili şekilde tedavi edilirse sorun büyümeden düzelir ve işitme normale döner. Bu yüzden belirtilerini tanımak ve daha başlangıçta tıbbi girişimde bulunmak önemlidir.
Orta kulak, bezelye büyüklüğünde, içi hava dolu bir boşluktur. Kulak zarı ile dış kulak yolundan ayrılmıştır. Zara ve birbirine yapışık üç kemikçik, titreşen zardan ses dalgalarını iç kulağa iletir ve oluşan sinir uyarıları beyine gönderilir. Sağlıklı bir kulakta orta kulak ve dış hava basıncı eşit olmalıdır. Zar ancak bu şekilde serbestçe titreşebilir. Hava, orta kulağa östaki tüpü denilen dar bir tüp yoluyla girer. Östaki tüpü geniz ile orta kulak arasında bağlantı sağlar. Esnemek ve yutkunmakla kulağınızda duyduğunuz çıtırtı, orta kulağa giren hava kabarcığı ile olur. Bu şekilde hava basıncının eşitlenmesi, otomatik olarak günde bin defadan fazla yapılmaktadır.
Orta kulak, iltihabi burun ya da boğazdan östaki tüpü yoluyla orta kulağa geçen, bakteri veya virüslerle meydana gelir. Östaki borusunun çalışması, soğuk algınlığı, sinüzit ya da boğaz enfeksiyonu veya alerjik nedenlerle oluşan ödeme (şişliğe) bağlı olarak bozulmuştur.
Orta kulak iltihabının belirtileri nelerdir?
Kulak ağrısı en önemli belirtidir. Kulak ağrısını tarif edemeyecek kadar küçük olan çocuklar hasta kulağı ovalarlar veya çekmeye çalışırlar. Çocuklarda ateş de olabilir. İşitme, genellikle orta kulakta biriken sıvıya bağlı olarak azalmıştır. Bu sıvı kulak zarının yeterince titreşmesini engeller. Kulak zarında kızarıklık vardır ve orta kulakta mukus ve cerahat toplanmıştır. Bazen kulak zarı yırtılır ve cerahat dışarı akar fakat sıklıkla cerahat orta kulakta kalır. Şişen iltihaplı östaki tüpü, yutkunma ile açılmaz ve içerideki cerahatin genize akmasına izin vermez. İltihabi durumun akut ve ağrılı durumu geçtikten sonra, orta kulakta mukus birikebilir. Bu durum çocuklarda sıklıkla kronikleşir ve haftalar, aylar hatta yıllar boyu sürebilir.
Tedavide antibiotikler kullanılır. Kulak ağrısı çabuk geçse de iltihabın tamamen temizlenmesi daha uzun süre alacaktır. Bu süre 10-14 gündür. Soğuk algınlığı ve allerji beraberse, dekonjestan ilaçlar, ağrı ve ateş düşürücü ilaçlar ve burun damlası da tedavide yer alır.Çoğu zaman uygun ilaçlarla yapılan evde tedavi, orta kulak iltihabını tamamen iyileştirir. Bazı vakalarda miringotomi (kulak zarını delme) işlemi gerekebilir. Kulak zarında oluşturulan minik açıklıktan orta kulaktaki sıvı boşaltılır ve ağrı azaltılır. Delinen yer birkaç gün içinde, çoğu zaman orta kulak iltihabı tam düzelmeden kendiliğinden iyileşir ve kapanır, kulak zarında herhangi bir hasar oluşturmaz.
Seröz otitte (orta kulakta sıvı) oluşması durumuda ise, kulak zarına içi boş bir havalandırma tüpü yerleştirilmesi gerekebilir ve orta kulak basıncının normalleşmesi sağlanır. Bu yolla çocuğun işitmesi düzelir. Tüp orta kulak iltihabının tamamen düzelip, östaki tüpünün tekrar normal çalışmaya başlamasına dek yerinde bırakılır. Bu süre birkaç hafta ile birkaç ay arasında değişir. Bu süre içinde kulağa su kaçırılmamalıdır
Difteri-Kuşpalazı
Difterinin nedeni olan Corynebacterium diphtheriae bakterisi oldukça tehlikeli bir zehir salgılar. Bakterinin salgıladığı bu zehir kalpte ve sinir sisteminde oldukça ciddi bozukluklara yol açar. Mikrobun kaynağı hastalar ve bakteriyi taşıyan kişilerdir. Genellikle damlacık yoluyla bulaşır. Çok ender vakalarda doğrudan temasla geçer. Vücudun hemen kabul ettiği bir hastalık değildir. Bebeklerde çok ender olarak rastlanır. Çocuklarda 2-6 yaş arası çok sık görülür. Yaş ilerledikçe hastalığa yakalanma olasılığı giderek zayıflar.Oluştuğu yerlere göre difterinin aşağıdaki çeşitleri vardır
Burun difterisi : Difterinin bebeklerde en çok görülen şeklidir. Bazen çok az ateş yapar. Solunum güçleşir. En belirgin işareti burun akıntısının iltihaplı ve kanlı olmasıdır. Burun difterisi çoğu zaman fark edilmez ve ağır hastalık olması nedeniyle tehlikelidir.
Ağız ve boğaz difterisi : En sık görülen difteri şeklidir (yüzde 50).Boğaz ağrısı ve yutkunma güçlüğü ile başlar.
Bademciklerin üstü ve küçükdil boğazın arka duvarına (ağır seyreden vakalarda ağız dokusuna) kadar uzanan beyazımsı gri renkli lekelerle kaplanır.Lekeler, tahta bir spatula ile kazındığında kanama olmaz. Boyun lenf bezlerinde şişme görülür.
Gırtlak difterisi : Kimi zaman kendiliğinden kimi zaman da boğaz difterisinden yayılarak oluşur. Çocuklarda 1-4 yaş arası çok sık görülür. Yavaş yavaş sıcak basması, kuru ve boğucu öksürük ve solunum güçlüğü ile başlar. Bu belirtiler birkaç gün içinde şiddetlenir. Belirtilerin nedeni gırtlak zarındaki şişliklerin difteri pasına dönüşmesidir. Eğer gerekli müdahale yapılmazsa solunum yollarında hayati tehlike oluşturabilen sıkışmalar olabilir.Solunum güçlüğü giderek artar ve soluk alınırken ıslığa benzer bir ses duyulur. Boğaz kasları gerilir. Göğüs kafesi ve karın boşluğu zorlanır. Çocuklarda morarma olur. Yüz soluk, nabız zayıf, kalp atışları hızlıdır. Boğulma krizleri ölümle sonuçlanabilir.
Göz difterisi: Gözün bağdokusu üzerinde oluşur. Göz şişer ve beyazımsı gri renkli bir tabakayla kaplanır. Bazı durumlarda göz açılamayacak kadar şişer, gözden kanla karışık iltihap akar. Saydam tabakanın zedelenmesi sonuçta kör olma olasılığı vardır.
Deri ve yara difterisi: Oldukça tehlikelidir ve belirli bir yara tabakası oluşturarak kendini belli eder.
Göbek difterisi : Yara difterisinin göbekte görülen şeklidir.
Ortakulak difterisi : Çok ender olarak görülür.
Kuluçka devresi: 1-7 gün.
Hastalık ateşle başlar. Baş ağrısı, kusma, çocuklarda karın ağrısı olur. Belirtileri bakterilerin yerleştiği bölgeye göre değişiklikgösterir.
Çok hafif geçen durumlarda hasta olan kişiyi fazla sarsmaz ve ateş aşırı derecede yükselmez (38,5 dereceye kadar). Çok belirgin olmayan yutkunma güçlüğü görülür. Kimi zaman, difterinin belirgin özelliği olan iltihaplı tabaka bile olmaz. Bu takdirde hastalığın hızla yayılma olasılığı vardır, çünkü hastalık teşhis edilemediği için hastanın ayrılması söz konusu olmamıştır.
Hastalık sürekli ilerleme gösteriyorsa boğaz, burun ya da gırtlak difterisi vb. gibi difteriler ortaya çıkabilir. Hastalık seyrinin çok ağır geçtiği durumlarda kuvvetli zehir etkileri görülür. Çok yüksek ateş,nabız düzensizliği, huzursuzluk, sürekli kusma, burun ve deride ufak tefek kanamalar, boğazda şişme gibi ağır yan etkiler ortaya çıkar.
Difteri bakterilerinin salgıladığı zehir kana geçerse kalp, kan dolaşımı ve sinir sistemlerinde bozukluklar baş gösterir. Sonunda kan zehirlenmesinden kaçınılamaz.
Hastalığın seyri sırasında en belirgin işaretler şunlardır:
Aşırı solukluk, kusma, nabız atışlarının düzensizliği, soğukluk duygusu,ısı ve tansiyon düşmesi, 2. ya da 3. hafta içinde kalp kaslarındaki iltihaplanma sonucu ani ölüm. İyileşme sırasında bile kalp kaslarının iltihabı sonucu ölüm görülebilir. Diğer bulaşıcı hastalıklara oranla kalp daha çok etkilenir. 2. ve 4. haftalar arasında görülen felçler, sinir sisteminin de hastalıktan ötürü etkilendiğine işarettir. Hastalık nedeniyle oluşan felçler hastayı ve ailesini korkutursa da, hastalık teşhisinde yardımcıdır ve çoğu kez birkaç ay sonra felç durumu ortadan kalkar.
En iyi ilaç l894te bulunan difteri serumudur. Difteri serumu, kanda serbestçe dolaşan zehirli maddeleri yakalar, ama kalp kasları . ya da sinir sistemine yerleşmiş olan zehirli maddelere ulaşamaz ve hastalığa neden olan bakterileri öldüremez. Bu nedenle difteri .serumu mümkün olduğu kadar erken verilmelidir. Serumla birlikte penisilin de verilmelidir. Penisilin yalnızca difteri bakterilerini yok eder,zehirleri etkileyemez. Kan dolaşımının sürekli kontrol altında tutulması çok önemlidir. Kalp üzerindeki yan etkisi dikkate alınarak hastanın 8-14 gün süreyle yatakta tutulması gerekir.Difterinin her çeşidinde ve kalpteki yan etkilerinde hastanın mutlaka bir hastane tedavisi altına alınması zorunludur.
Burun ve gırtlak salgılarının .bakteriyolojik laboratuvar araştırmasında sonuç negatif alındığında hastalık bulaşıcı niteliğini kaybetmiş demektir. Çocuklara difteri aşısı yapılmalıdır. Hastalığın bulaşmasını önlemek amacıyla hastanın mutlaka ayrılması gerekir.Beklenir bir difteri olasılığına karşı çocuklara serum verilebilir.
Difteri aşısı dört haftalık aralarla yapılır. İlk aşı, bir yaşına kadar yapılmalı,2 ve 6 yaşlarında tekrarlanmalıdır. Difteri aşısı tetanos aşısı ile birlikte de yapılabilir. Hastanın evde tedavi edilmesi halinde,hastaya bakan kişinin hastanın yanına girerken bir maske takması ve oksijen peroksitli suyla gargara yapması gerekli önlemler arasındasayılabilir.
Difteride penisilin, eritrosin ve streptomisin kullanılır. Ağır vakalarda kortikosteroidler kullanılabilir
Hastalık etkeni Corynebacterium diphteria bakterisidir. Disfteri basili daha çok mukozalar ve en çok üst solunum yolu ile farinks mukozasına yerleşir. Genel belirtiler difteri basilinin salgıladığı toksinin kana karışması sonucu ortaya çıkar. Daha çok çocuklarda görülür ve yaşla birlikte görülme sıklığı azalır.Korunma aşı ile sağlanır.
Aşı Yapılması gereken durumlar
Bütün genç erişkinlerin (18-25 yaş arası ) difteri-tetanoz aşısına karşı çocukluktaki aşılamalarının yapılmış olması gereklidir. Bu durumda tek doz Difteri-tetanoz aşısı 10 yıl korur. Tekrar dozları 10 yıl arayla uygulanır. Çocukluktaki uygulamanın tamamlanamadığı durumlarda 1 ay arayla iki doz 0 5 ml difteri-itetanoz aşısı uygulanır ve 10 ay sonra 3. doz uygulaması önerilir.
Ek doz 10 yıl ara ile yapılır. Erişkin aşılamasında son yıllarda önerilen önemli bir değişiklik ilk bağışıklamayı ve 10-20 yaş arasında 4. doz aşısını yaptırmış kişilere 10 yaş civarında tek doz difteri-tetanoz aşısı rapelinin aşılaması açısından yeterli olacağıdır.
Bu uygulama her 10 yılda bir rapel uygulamayı kıyasla oldukça pratik görülmektedir. Difteri-tetanoz aşısının erişkinde kullanılan rapel dozunda, difteri toksoidi ilk bağışıklama dozundan azdır. Bir doz aşı 2 LF difteri. 40 I.U tetanoz toksoidi içerir.Çocuklarda kullanılan aşı erişkinlerde kullanılmaz.
Difteri-tetanoz aşısı inaktif bir aşıdır. Kesinlikle dondurulmaz, 4-8 derece sıcaklıkta saklanır. Kullanılmada hemen önce çalkalanmalıdır. .Aşı kas içi, deri altına uygulanır. Bir doz aşı 0.5 ml dir
İşitme duyusunun bozulması, orta kulaktaki kanaldan ses dalgalarının zaptı, iç kulağa nakli ve oradaki kulak siniri yoluyla beyine ulaştırılmasında bir engelleme sonucu ileri gelebilmektedir.
Bir kulakta sağırlık gelişmişse, öteki kulak da etkilenir mi?
Sağırlık bir enfeksiyona tabi olarak gelmişse bazı hallerde bir kulakta sınırlı kalır. Ancak, bu genel bir kaide değildir. Vakaların büyük çoğunluğunda bir kulak etkilendikten sonra, er geç öteki kulak da işitme duyusunu kaybeder.
Muhakkak surette değil. Uzun süreli bir ara olabilir veya yalnız bir kulak iltihaplanmışsa öteki kulak etkilenmeyebilir.
a.Doğuştan olan sağırlık.
b.Beynin etkilenmiş olmasından dolayı merkezi sağırlık.
c.İç kulağın veya işitme duyusu kanalının etkilenmiş olmasından dolayı algı sağırlığı.
d.Orta kulak veya işitme duyusu kanalının etkilenmiş olmasından dolayı iletici sağırlık.
Doğuştan Sağırlık
Sağırlık irsi bozukluklardan (anormalliklerden) kaynaklanabilir. Kalıtıma bağlı bir böbrek hastalığı olan irsi nefritle (Alport Sendromu) beraber gelişmiş olabilir. Kalıtıma bağlı daha birçok sağırlık türleri vardır. Guatrla birlikte sağırlık (Pendred Sendromu), dış kulak, yüz ve boyun sakatlıklarının doğurduğu sağırlık, cilt anormalliklerinden kaynak!anan sağırlık, zihinsel geriliğin neden olduğu sağırlık; retinitis pigmentosa (gece körlüğü) ve periferal nöropatiye bağlı sağırlık (duyma özürü) bu tür sağırlıklardır.
Sık rastlanmayan ve başka anormalliklerle (bozukluklarla) ilgisi olmayan sağırlık türleri de vardır. Bunlar yaygın sayılmaz. Eğer ailenizden birinde veya çocuğunuzda bu tür bir sağırlık belirlenirse bir uzmandan genetik konuda bilgi edinin.Sağır bir bebek veya çocuk için uygun tedavi ve eğitime gecikmeden başlanmalıdır.
Eğer bir hamile anne adayı kızamıkçık geçirirse, gelişen bebeğin etkilenme riski vardır. Eğer kızamıkçık (German measles) hamileliğin ilk üç ayı içinde olursa, çocuğun sağır olarak doğma olasılığı vardır. Ayrıca katarakt, kalp problemleri ve beyin veya sinir sistemi bozuklukları gibi başka ciddi sakatlıklar da olabilir. Hamileliğin daha sonraki aylarında geçirilen kızamıkçık işitme kaybı yapabilir, fakat diğer sakatlıklara neden olma olasılığı azdır. Erken doğum (prematüre), doğum sırasında veya hemen doğum sonrası oksijensiz kalmak, kan uyuşmazlıkları ve menenjit genç yaşlarda sağırlık yapabilir
a.Kabakulak, enfluenza, kızıl ve sıtma gibi hastalıklar.
b.Pilotluk veya buhar kazanı imalatı işçisi vb. meslekler.
c.Kinin ve salisilatlar gibi ilaçlar.
d.Kulak mekanizmasından geçen kafatasının şakak kemiğinde kırıklıklar.
e."Labirent" ile ilişkili alerjik tepkiler.
f.İç kulakta kanama.
g.İşitme duyusu siniri (akustik siniri) tümörleri.
İç kulaktaki bir sakatlıktan ileri gelen bir sağırlık orta kulaktaki bir sakatlıktan ileri gelen bir sağırlıkla nasıl ayırt edilebilir?
Orta kulaktaki sağırlığın ses nakli mekanizması ile bir ilişkisi yoktur. Böylece, kulağın arkasındaki mastoid kemiğine karşı titreşim yapan bir diyapazon tutulursa, kuvvetlenen titreşimler sakatlanmamış olan iç kulaktan nakledilebilinir. Eğer sağırlık iç kulaktaki bir arızadan veya akustik sinirinden ileri gelmişse diyapazon titreşimleri duyulmayacaktır.
a.Sağırlık hastalıktan; örneğin kabakulak vb. ileri gelmişse işitme duyusunu artıracak hiçbir çare yoktur; ancak işitme aygıtları kullanılabilecektir.
b.Eğer sağırlık alınan ilaçlardan gelmişse ve sürekli hasar meydana gelmeden bu ilaçların alınması durdurulursa, işitme duyusu kendiliğinden düzelecektir.
c.Sağırlık aşırı seslerden veya patlamalardan ileri gelmişse,hasta bu gibi seslerden uzaklaştırıldığı takdirde zamanla kısmi bir iyileşme elde edilebilecektir.
d.Şakak kemiğinin çatlamasından veya kanamalardan gelişen bir sağırlık, zamanla kısmen kendiliğinden düzelebilecekse de, bunu ilaç verme yoluyla temin etmek imkanı yoktur.
e.Akustik sinirindeki tümörlerden dolayı ileri gelen sağırlık bu tümörün ameliyat yoluyla çıkarılması ile kısmen geçirilebilecektir.
a.Toplanan kulak kiri.
b.Dış kulak kanalında yabancı bir cisim.
c.Kanaldan bir ifrazat.
d.Kanal derisinde meydana gelen bir iltihaplanmadan dolayı kanalın daralmış olmasından.
f.Delinen kulak zarları.
g.Orta kulağın iltihaplanması.
h.Orta kulaktaki üzengi kemiğinin hareket kabiliyetini kaybetmesi,
i.Orta kulakta tümör,
j.Tıkanmış olan bir östaki borusu,
k.Otoskleroz diye adlandırılmış olan dejenere edici bir hastalık.
Her yüz kişinin beşinde iletici mekanizmalarında rahatsızlık bulunduğundan sağırlık olduğu tahmin edilmektedir. Neyse ki bu beş kişinin ancak birinde tıbbi müdahale gerektirecek derecede işitme noksanlığı bulunmaktadır.
İletici sağırlığı düzeltmek için tatbik edilen tıbbi metotların bazıları hangileridir?
Eğer sağırlık dış kulakta kir toplanmasından, kanalda yerleşen yabancı bir cisimden, kanalda bir iltihaplanmadan, bir orta kulak enfeksiyonundan veya tıkanmış olan bir östaki borusundan ileri gelmişse; bu bir kulak-burun boğaz uzmanının müdahalesi neticesinde kolaylıkla düzeltilebilecektir. Eğer, tıbbi metotlarda, azami iyileşme temin edilebilinmişse, fakat rahatsız edici durum hala kısmen devam etmekteyse, o zaman iletici sağırlığı olan kişiler işitme aygıtları kullanmalıdırlar.
Evet. Mükemmel işitme aygıtları yapılmakta ve her geçen gün yeni gelişmeler olmaktadır. Ancak, işitme aygıtları her sağırlık tipinde tesirli olamamaktadır.
Sağırlık tedavisinde X ışını tedavisi veya radyum kullanılmakta mıdır?
Eskiden lenfa dokuların fazla büyümesinden östaki borusunun tıkanması hallerinde X ışınları veya radyum kullanılmaktaydı. Ancak, şimdi görülmüştür ki bu gibi tedaviler daha ileri yıllarda tiroidde kanser gelişmesine neden olabilmektedir.
Sağırlığın tedavisinde cerrahi müdahale yararlı olmakta mıdır?
Evet, bazı tür sağırlıklarda. Eğer sağırlık orta kulakta sıvı toplanmasından ileri gelmişse, kulak zarına yapılacak bir ensizyon,bu sıvının akmasını temin edecek ve genellikle işitme duyusunun tam anlamıyla dönüşüne yardımcı olacaktır.
Orta kulaktaki üzengi kemiğinin hareketsizliğine bağlı olarak meydana gelen bir sağırlık da, ameliyat yoluyla mükemmel bir şekilde düzeltilebilecektir
Otoskleroz bir iç kulak hastalığıdır.
Otosklerozun zararlı sonuçları nedir?
Otoskleroz sağırlığa en çok neden olan durumdur; özellikle iletici sağırlık tipine.
Otoskleroz Her Zaman Sağırlığa Neden Olur mu?
Hayır.
Otosklerozun Belirtileri Nelerdir?
Sağırlık en genel olan belirtidir. Ancak bazı hallerde hastalık kulaklarda gürültülerin duyulması ile kendisini gösterir. Kulaklar muayene edildiği zaman hiçbir anormallik bulunmaz.
Otoskleroz Nasıl Tedavi Edilir?
Günümüzde en çok başvurulan ameliyat metodu "stapedektomi" olarak adlandırılmaktadır. Ameliyat edilecek kısımlar, çok küçük olduğundan bu ameliyat büyüteç aygıtların kullanılmasıyla lokal anestezi altında yapılmaktadır. Kulak zarının yanından küçük bir ensizyon yapılmakta ve zar kaldırılınca orta kulak ve üç küçücük kemiği meydana çıkmaktadır. Üzengi kemiği (üç kemikten biri) bundan sonra alınmakta ve böylece iç kulak açılmış bulunmaktadır. Bu açılan kısım ufak bir ekle, genellikle bir damar parçası veya plastik bir madde ile kapatılmaktadır. Küçük bir plastik tüp veya paslanmaz çelikten bir tel bu eke iliştirilmekte ve geriye kalan iki küçük kulak kemiğine (çekiç kemiği ve örs kemiği) bağlanmaktadır. Ameliyatın bu kısmı tamamlandıktan sonra kulak zarı yeniden eski yerine getirilmektedir.
Sağırlık halinde delik açma (fenestrasyon) ameliyatı günümüzde sık sık yapılmakta mıdır?
Artık yapılmamaktadır. Üzengi kemiği ameliyatının çok daha fazla iyileşme sonuçlan verdiği görülmüş ve sağırlığın tekerrürü bu ameliyattan sonra (fenestrasyon) ameliyatına oranla çok daha az meydana gelmekte olduğu tespit edilmiştir.
Üzengi kemiği ameliyatı hangi durumlar için en tesirli olmaktadır?
Orta kulaktaki üzengi kemiğinin sertleşmesinden ileri gelen sağırlıklarda ve otosklerozdan meydana gelen sağırlıklarda. Üzengikemiği ameliyatlarının başarılı olabilmesi için, işitme duyusu sinirinin fonksiyonu ve kulak zarı normal olmalıdır.
Üzengi kemiği ameliyatı her yaşta yapılabilir mi?
Evet. Bu önemli bir ameliyat sayılmayıp her yaşta yapılmaması için bir sakınca bulunmamaktadır.
Bir üzengi kemiği ameliyatından sonra işitme duyusu daha da azalabilir mi?
Bu ancak çok nadir vakalarda olagelmektedir.
Üzengi kemiği ameliyatı, ameliyat sonrası çok ağrıya neden olur mu?
Hayır.
Üzengi kemiği ameliyatından sonra yara izleri kalır mı?
Ameliyat kulak zarı içerisinde yapıldığından dolayı görünen hiçbir iz kalmaz.
Eğer hasta iki kulağından da sağır ise üzengi kemiği ameliyatı her iki kulakta aynı zamanda mı yapılır?
Hayır. Genellikle iki ameliyat birkaç hafta veya birkaç ay aralıklarla yapılmaktadır.
Bir sağırlık ameliyatından ne kadar süre sonra hasta yataktan kalkabilir?
Bir, iki gün sonra.
Üzengi kemiği ameliyatından sonra çok komplikasyonlar meydana gelebilir mi?
Hayır. Gelebilecek komplikasyonlar genellikle birkaç hafta içerisinde ortadan kalkmaktadır.
Üzengi kemiği ameliyatından sonra gelebilecek komplikasyonlann bazıları nelerdir?
a.İşitme duyusunun düzeltilmesi.
b.Kulaklarda gürültülerin duyulması,
c.Baş dönmeleri ve baş ağrıları.
Ameliyatla sağlanan kazançlar süreli midir?
Vakaların büyük çoğunluğunda evet.
Sağırlık ameliyatı geçiren hastaların iyileşme oranları nedir?
Son yıllarda gelişen tekniklerle günümüzde ameliyat olan sağırların % 85-90'ı bu ameliyatlardan yarar görmektedirler.
Sağırlık için yapılan ameliyat başarılı olmamışsa, ikinci bir kez ameliyata başvurularak daha iyi sonuçlar alınabilir mi?
Evet. Birçok vakada birinci ameliyat başarılı olmamışsa, bunun peşinden yapılan ikinci ameliyatta başarılı sonuçlar elde edilmiştir.
Hasta ameliyat yapıldıktan ne kadar bir süre sonra yeniden işitip işitemeyeceğini anlayabilecektir?
Eğer sonuç iyileşmeye yönelik ise bu genellikle derhal belli olacaktır.
Bir üzengi kemiği ameliyatı için hastanın ne kadar süre hastanede kalması gerekmektedir?
Genellikle iki veya üç gün.
Hasta normal çalışmasına ne zaman dönebilir?
Yaklaşık iki hafta içerisinde.
Bir üzengi kemiği ameliyatı başarısız olmuşsa bunun peşinden bir fenestrasyon ameliyatı yapılmakta mıdır?
Bazı çok nadir vakalarda, bir üzengi kemiği ameliyatı başarısızlıkla sonuçlanmışsa, yapılacak bir fenestrasyon ameliyatında yararlı bir sonuç elde edilmesi ihtimali bulunabilecektir.
Üzengi kemiği ameliyatı ile stapedektomi ameliyatı arasındaki fark nedir?
Üzengi kemiği ameliyatında üzengi kemiği çıkarılmaktadır; sadece kemik, iltihaplardan ve engellenmelerden temizlenmektedir. Çok vakalarda, ameliyattan sonra iltihapların yeniden geliştiği görüldüğünden, üzengi kemiğinin alınması ve onun yerine başka bir ek yerleştirilmesinin daha yararlı bir ameliyat olduğu tespit edilmiştir.
Bu ameliyatta kulakzarında olan zedelenme düzeltilerek veya zar değiştirilerek, işitme duyusu yeniden yerine getirilmektedir.Kulakzarı için kullanılmakta olan tıbbi terim "timpanik zar" dır.
Operatör timpanoplasti ameliyatını nasıl yapar?
Zardaki deliğin kenarıını "mobilize" ederek bunları birbirine dikmekle yetinebilir veya daha genel olarak, zar fazlasıyla zedelenmişse, bunu bir damar nakliyle değiştirecektir: Bu alandaki uzuvların fazlasıyla küçük oluşundan, bu ameliyatlar genellikle büyüteç aygıtı yardımı ile yapılmaktadır.
Timpanoplasti başarılı bir ameliyat işlemi midir?
Eğer alttaki işitme duyusu kemikleri ve iç kulak normal fonksiyonlarını korumuş durumda iseler evet. Alttaki kemikler hastalanmışsa veya iltihaplardan dolayı çalışmaları sınırlanmışsa, zedelenmiş olan kulak zarını düzeltmek faydasız olacak
|
|
|
|
|
|
|
|
|
teşekkürler
YanıtlaSil