Prostat Hastalığı |
Karnın alt kesiminden veya apışarasından (perineden) yapılan, yaklaşık 10-15 cm lik bir kesiden yapılan bir cerahi yöntemdir. Bu ameliyat yönteminde cilt kesilir, ciltaltı yağ dokuları, prostat ve mesanenin üzerini örten kas dokuları ayrılır, yöntemine bağlı olarak prostat kapsülü veya mesane açılır, prostat kapsülü içeride bırakılacak şekilde prostatın büyümüş kısmı parmak ile ayrılarak çıkartılır, daha sonra yine yöntemine bağlı olarak prostat kapsülü veya mesane kapatılır, kaslar dikilir, cilt altı yağ dokular dikilir ve kaslar dikilir.
Hastalar ameliyat sonrasında 7-10 gün arasında sondalı olarak izlenir. Bu süre boyunca ilk 3 gün daha ağırlıklı olarak idrardan kan gelir ve hastalar hastanede yattıkları süre boyunca sondalı olarak izlenir.
Yara üzerinde enfeksiyon veya yağ nekrozu gelişmesi durumunda açık yara pansumanı yapılması ve daha sonra yeniden dikilmesi ihtimali, uzun hastanede yatış süresi ve hastaları diğer yöntemlere göre daha uzun süre ve şiddette ağrı hissetmesi bellibaşlı dezavantajlarıdır. Bu dezavantajların sonucunda modern yöntemlere göre hızla popülerliğini yitirmekte olan bir yöntemdir.
Artık günümüzde dev prostatlı hastalarla karşılaşmadıkça uyguladığımız bir yöntem değildir. Kendi kliniğimde son birkaç senedir iyi huylu prostat büyümesi için açık ameliyat yapmam hiç gerekmedi.
Aslında bu sorunun tek bir yanıtı yok. Birçok farklı durum, birçok farklı yöntemi öne çıkarıyor.
1. Prostat kanseriniz varsa ve tamamen ameliyat ile çıkartılabilir durumda ise sizin için greenlight, plasmakinetik TUR, klasik açık prostat ameliyatı ve klasik TUR yöntemleri yeterli ve uygun OLMAYACAKTIR. Çünkü bu yöntemlerde prostat kapsülü içeride bırakılır ve sadece işemeyi zorlaştıran kısım çıkartılır. Prostatı bir portakala benzetirsek iyi huylu prostat büyümesi (BPH) için yukarıda saydığım ameliyat çeştlerinde portakalın sadece dilimleri çıkartılır, kabuğu içeride kalır ancak prostat kanseri sıklıkla kabukta gelişir. Eğer prostat kanseriniz varsa, yukarıda saydığım yöntemlerden biri değil, prostatın kapsülü ile beraber çıkartıldığı radikal prostat ameliyatlarından birinin yapılması gereklidir.
2. Eğer size iyi huylu prostat büyümesi tanısı konulmuş ise yani prostatta kanser olmadığı düşünülüyor veya biyopsi yapılarak ispatlanıyor ise, size radikal ameliyat yapmak FAZLA tedavi olacaktır. Çünkü radikal prostat ameliyatlarında idrar kaçırma ihtimali, erkekliğin bitme ihtimali ve kanama ve ölüm riski yukarıda saydığım yöntemlere göre daha fazladır. Bu nedenle bu ameliyatı ancak ve ancak prostat kanseri gibi hayatı tehdit eden bir durum varsa yapıyoruz.
3. Aslında cevabı verilmesi en zor soru iyi huylu prostat büyümesi varsa hangi prostat ameliyatının daha iyi olduğu ile ilgilidir. Bir takım durumlarda cevap vermek kolaydır.
a. Eğer kan sulandırıcı bir ilaç kullanıyorsanız ve doktorunuz bu ilaçların kesilmesini uygun görmüyorsa, eğer kanama olması durumunda hayati tehlike oluşabilecek, kalple veya beyin damarları ile ilgili bir sorun yaşıyorsanız veya hastanede sadece bir gün kalmak istiyorsanız ve hemen işinize gücünüze dönmeniz gerekiyorsa sizin için uygun yöntem greenlight lazer prostat ameliyatı olacaktır.
b. Eğer prostınız çok aşırı büyük ise (200-250 gram ve üzeri) doktorunuzun tercihine bağlı olarak plazmakinetik TUR, açık cerrahi veya lazer ameliyatı yapılabilir. Ancak lazer ve plazmakinetik ameliyatları en az 2-3 saat sürecektir.
c. Eğer idrar kesesinde taş var ise bu mutlaka açık cerrahi yapılma sebebi değildir. Kapalı olarak da idrar kesesi taşları güvenle çıkartılabilir.
d. Eğer PSA düzeyiniz yüksek ancak biyopsi yapıldı ve temiz geldi ise ameliyat ile çıkartılan parçaların patolojik incelemeye gönderilebilmesi ve eğer kanserli doku çıkar ise radikal prostat ameliyatı şansınızın kaybolmaması için kapalı yöntemlerden biri seçilmelidir. Ancak burada, lazer ameliyatında, dokular buharlaşacağı ve patolojiye örnek gönderilemeyeceği için bu ameliyat çeşidi tercih edilmemelidir.
e. Eğer PSA düzeyiniz düşük veya biyopsi yapıldı ve temiz ise ve kapalı yöntemlerden biri tercih edilecek ise greenlight, klasik TUR veya plazmakinetik TUR yöntemlerinden biri tercih edilebilir. Burada mikrodalga enerjisi, prostat insizyonu ve benzeri yöntemlerin çok nadiren kullanılması nedeniyle bahsetmeyeceğim. Ancak yararına inanan cerrahlar tarafından kullanılabilir.
f. Greenlight lazer ameliyatında her hastaya bir kez kullanılarak atılan özel bir cerrahi prob kullanılmaktadır. Bu prob pahalı bir cihaz olduğundan, greenlight ameliyatlarında, günümüz SGK genelgeleri ışığında sizden ameliyat ücretinin 3 katına kadar bir fark ücreti istenebilir. Bu nedenle diğer yöntemlere göre, greenight prostat lazer ameliyatı daha pahalı bir yöntem olacaktır. Ancak genel bir yanlış algıyı ortadan kaldırmak adına söylemem gereken her zaman pahalının daha iyi olmadığıdır. Tabii ki daha kötü değildir ancak lazer ameliyatları uygun kişiye uygun koşullarda yapılırsa anlamlıdır. Yani herkese lazer yapılmaz.
g. Prostat ameliyatı olmak istiyorum, prostatımda kanser bulunmadı, hastanede 3-4 gün yatmak benim için sorun değil, yeni ve modern yöntemlerden biri ile ameliyat olmak istiyorum ve çok fazla para harcamak istemiyorum diyorsanız sizin için plazmakinetik TUR ameliyatı uygun olacaktır.
h. Burada bahsetmediğim yöntemler olabilir ancak ben bu sitede sıklıkla kullandığım, kendi kliniğimde olan yöntemleri, kendi deneyimlerime dayanarak anlatmayı daha uygun buluyorum.
i. Yukarıda anlattığım tercihler benim kendi kliniğimde kendi hastalarıma önerdiğim cerrahi yöntemlerdir. Ancak her hastanenin alet parkı tüm bu yöntemleri sunmak için yeterli donanımda olmayabilir. Yapacak cerrahın tercihleri ve tecrübesi her ameliyat yöntemi için farklı olabilir o nedenle en uygun yöntemi doktorunuz ile tartışmalısınız.
Aslında bu konuyu, iyi huylu prostat büyümesi için yapılan prostat ameliyatlarının riskleri ve prostat kanseri için yapılan prostat ameliyatlarının riskleri olarak ikiye ayırmak gerekiyor.
1. İyi huylu prostat büyümesi için yapılan prostat ameliyatlarının riskleri
a. Kanama Riski
Kanama, greenlight yöntemi hariç, tüm iyi huylu prostat ameliyatlarında gerçekleşebilen doğal bir durumdur, çünkü prostat çok kanlanan bir organdır. Bu kanama, ameliyat sonrasında yerleştirilen içeriyi sürekli yıkamayı sağlayan özel 3 yollu bir sonda yerleştirilmesi ve yıkamanın sağlanması ile genellikle klasik TUR ameliyatlarında 5-7 gün içerisinde plazmakinetik ameliyatlarında 1-3 gün arasında kendiliğinden durur. Kandaki dokulara oksijen götüren hemoglobin düzeyinin tehlikeli miktarda düşmesi durumunda kan verilmesi gerekebilir.
Ben genel olarak tüm plasmakinetik TUR yapacağım hastalarıma ameliyat öncesinde kan hazırlatıyorum. Bu kanı vermem çoğu zaman gerekmiyor. Her hastama ameliyat sonrası kan düzeylerinin kontrolünü yapıyorum. Hastada kalbe yüklenme bulguları olmadığı sürece kan vermekten hoşlanmıyorum. Greenlight ameliyatı yapacağım hastalarımda kanama olmayacağı için boşu boşuna kan hazırlatmıyorum.
b. Enfeksiyon Riski
Özellikle uzun süredir prosatın büyük olamasına bağlı idrar kesesinin boşaltamayan hastalarda, içeride sürekli idrar kalmasına bağlı olarak, idrar yolu enfeksiyonu daha sık görülür. Eğer ameliyat öncesi bir enfeksiyon varsa tedavi verilmelidir. Eğer bir sonda varlığı nedeniyle bu enfeksiyon antibiyotikler ile tamamen yok edilemiyorsa enfeksiyon hastalıkları uzmanının görüşleri alınarak, ameliyat öncesinde koruyucu antibiyotik verilmesi gereklidir. Ameliyat sonrası sonda kalacağı için ve sonda normalde dışarısı ile bağlantılı olmayan idrar yollarını dışarı ile bağlantılı hale getirdiği için, enfeksiyon riski daha fazladır. Enfeksiyonun tespit edilmesi durumunda uygun antibiyotikler ile tedavi verilir.
Ben kendi kliniğimde ameliyat öncesi mutlaka enfeksiyon varlığını araştırıyorum. Eğer enfeksyon varlığı yoksa enfeksiyon hastalıkları uzamnımız tarafından hazırlanan ameliyat öncesi antibiyotik tedavisini başlıyorum. Eğer cerrahi sırasında, enfksiyon riskini arttıran idrar kesesi içerisinde taş veya divertikül (mesanede balonlaşma gibi) bir durum ile karşılaşır isem antibiyotik tedavisini taburculuk süresine kadar devam ettiriyorum. Hastalarımda çok nadiren enfeksiyon ile ilgili bir sorun yaşıyorum.
c. Anestezi Yöntemine Bağlı Oluşan Riskler
Risksiz ameliyat diye bir şey yoktur. Eğer genel anestezi verilirse anesteziye bağlı olarak 1/200.000 (ikiyüzbinde bir) lik bir hayati tehlike oluşması ihtimali vardır. Bu ihtimal arabanıza bindiğinizde yolda ölme ihtimaliniz olan 20/100.000 den çok daha düşüktür. (Anesteziye bağlı ölüm riskinin 40 katı). Yani ameliyata girmek, arabanızla hastaneye gelmekten 40 kat daha az risklidir. Bu anestezi riski ameliyata bağlı bir durum değildir. Yani genel anestezi verip sadece saçınızı tarasak bile bu risk aynıdır.
Ameliyat sıırasında genel anestezi ve spinal anestezi yapılması cerrahın ve anestezi işlemini uygulayacak anestezi uzman doktorunun tercihleri ve tecrübeleri ile ilgilidir. Her iki anestezi yönteminin avantaj ve dezavantajlarını doktorunuzla konuşmalısınız.
Ben prostat ameliyatlarımı genel anestezi ile yapmaktan hoşlanmıyorum. Hastalarıma ameliyatlarını izletmek ve hastalıklarına katılımlarını sağlamayı tercih ediyorum. Bu sayede çok düşük olan genel anesteziye bağlı ölüm riskini de almamış oluyorum. Hastanemiz bünyesinde çalışmakta olan anestezi uzman doktorumuz da rejyonel (yani belden) anestezi konusunda uzman olduğu için her türlü prostat cerrahisinde güvenle spinal anestezi yöntemini tercih ediyorum.
d. İdrar Kaçırma Ve İdrar Yollarında Daralma Oluşma Riski
Literatüre baktığımızda %1-%2 lik bir ameliyat sonrasında idrar kaçırma riskinden bahsediyor. Henüz ameliyat sonrası idrar kaçıran bir hastam olmadı ama zaman geçtikçe benim cerrahi serimde de idrar kaçıran hastalarım olacaktır. Sonuçta açıklanan rakamlar dünya oranlarıdır ve ben bu ameliyatı tüm dünyadan daha iyi yapmıyorum.
Genel olarak bakıldığında ameliyat sonrasında mesane boynunda veya idrar yollarında daralmaya bağlı yeniden cerrahi geçirme ihtimalleri %5-10 arasında değişmekte. Kendi kliniğimde de şu ana kadar prostat ameilyatı yaptığım hastalarımın yaaklaşık %5 ine yeniden içeriye bakmam ve darlık oluştuğu için bu darlığı kapalı olarak açmam gerekti. Darlık açıldıktan sonra yeniden daralan hastam olmadı nitekim cerrahi serilerde de yeniden bir 3. cerrahi geçirme ihtimali %1 ler civarında.
e. Erkeklik İle İlgili Sorun Yaşama Riski
Hastalarımdan bana gelen en sık sorulardan biri bu konuda oluyor. Prostat ameliyatı sonrasında erkekliğin kaybolduğu ve bir daha sertleşme yaşanamayacağı, bir söylenti şeklinde ağızdan ağıza dolaşıyor. Aslında kısmen doğru, eğer prostat kanseri nedeniyle yapılan bir ameliyat olmuş iseniz, sertleşmenizi %30 ile %100 arasında kaybetme ihtimaliniz bulunuyor ancak iyi huylu prostat büyümesi nedeniyle yapılan ameliyatlarda deneyimli bir elde bu ihtimal yok denecek kadar az.
Bu durum biraz dondurma yemek, denizde boğulmaya yol açıyor demeye benziyor. Çünkü yaz aylarında boğulma vakalarında sıklık gelişiyor ve yaz aylarında dondurma tüketimi artıyor. Ama denizde boğulmaya, dondurma yemek sebep olmuyor. Aslında ikisinin de sebebi yaz ayı olması. Prostat ameliyatı olmak da, sertleşmenin bozulmasına sebep olmuyor, çünkü sertleşme ilerleyen yaş ile beraber bozuluyor ve ilerleyen yaşa sahip olan erkekler daha sık prostat ameliyatı oluyor. Aslında ikisinin de sebebi erkeğin yaşının ilerlemesi. Tabi denizde yüzerken dondurma yemeye kalkarsanız o başka, o zaman boğulursunuz. :)
f. Yara Enfeksiyonu Ve Diğer Ameliyat İle İlgili Sorunlar
Teknolojinin ilerlemesi ile beraber açık ameliyat yapma sayılarımız çok azaldı. Eskiden olan yara yeri enfeksiyon riski artık ameliyatları, daha sıklıkla kapalı olarak yaptığımız için artık bir sorun olmaktan çıktı.
Prostat ameliyatı sonrasında peniste kalıcı sertleşme (priapizm) oluşması, testislerde enfeksiyon gelişmesi (epididmorşit) gibi riskler de mevcut ancak bunların oluşma ihtimali sıfıra yakın.
g. Uzun Dönemde Yaşanabilecek Diğer Riskler
Açık veya kapalı yöntem ile yapılan prostat ameliyatlarında mesane boynu kesilerek rahatlatıldığı için ilişki sonrasında meni nin önden gelmesi %50-70 arasında bozulacaktır. Aslında bu bir komplikasyon değil ameliyatın doğal bir sonucudur. Bu durum sertleşmeyi etkilemez, erkekliğe zarar vermez, sadece çocuk yapmayı (doğal yollardan yapmayı) zorlaştırabilir. Ameliyat sonrası böyle bir sorun gelişirse ve siz çocuk yapmak isterseniz testislerden sperm alınarak veya başka yöntemler ile hala çocuk sahibi olabilirsiniz. Eğer ameliyat sonrası çocuk yapma ile ilgili kaygılarınız varsa bunu ameliyat öncesinde mutlaka doktorunuzla konuşmalısınız.
2. Prostat kanseri için yapılan prostat ameliyatlarının (Radikal Prostat Ameliyatı) riskleri
a. Kanama Riski
Prostat kanseri nedeniyle ameliyat yapılan kişilere ameliyat sırasında ve sonrasında kan verilme ihtimali %4-5 civarında.
Ben prostat kanseri ameliyatı olacak tüm hastalarıma aynı iyi huylu prostat ameliyatı yapacağım kişilere olduğu gibi ameliyat öncesinde kan hazırlatıyorum. Bu kanı vermem çoğu zaman gerekmiyor. Her hastama ameliyat sonrası kan düzeylerinin kontrolünü yapıyorum. Hastada kalbe yüklenme bulguları olmadığı sürece kan vermekten hoşlanmıyorum.
b. Enfeksiyon Riski
Prostat kanseri ameliyatı sonrasında konulan sonda iyi huylu prostat büyümesi olan hastalara göre daha uzun süre kaldığı için enfeksiyon gelişme riski daha fazla. Bu nedenle ameliyat öncesinde eğer bir enfeksiyon varsa mutlaka tedavi veriyorum. Ameliyat sırasında ve sonrasında hastanemiz kuralları ve kendi cerrahi deneyimim doğrultusunda antibiyotik veriyorum. Hastalarımı ameliyat sonrasında, bir hastane enfeksiyonu gelişmemesi için olabildiğince erken taburcu ediyorum. Hastalarımı sondaları ile taburcu etmem gerektiği için taburcu ederken antibiyotik olmayan idrar yolları antiseptiklerinden birini veriyorum. Sondayı çekip bir sorun olmadığını gördükten sonra bu antiseptiği de kesiyorum.
c. Anestezi Yöntemine Bağlı Oluşan Riskler
Radikal prostat ameliyatlarını kendi kliniğimde eğer hastanın dahili sıkıntıları çok yoğun değilse genel anestezi ile yapmayı tercih ediyorum. Çünkü radikal prostat ameliyatlarında iyi huylu prostat ameliyatlarına göre daha çok derinde çalıştığımız için hastanın kaslarının hiç kasılmaması cerrahiyi kolaylaştırıyor. Bu kaslardaki yumuşamayı uyanık anesteziler ile tam olarak sağlayamayabiliyoruz. Ancak hastanın genel durumu genel anestezi için uygun olmayan kişilerde epidural anestezi ile de bu cerrahiler güvenle (biraz daha cerrahı yorarak) gerçekleştirilebilir.
d. İdrar Kaçırma Riski
Radikal prostat ameliyatı sonrasında idrar tutamama ihtimali, %2 ler civarında. Yani 100 kişiye bu ameliyatı yaptığımızda bu kişilerden 2 si ameliyat sonrası idrarını tutamaz hale geliyor. Bu 2 kişiden biri, ameliyattan sonraki 1 sene içerisinde kendiliğinden düzeliyor. O düzelmeyen bir kişiye, idrar tutmasını yeniden sağlamak için bir ameliyat daha yapmak gerekiyor.
e. Erkeklikile İlgili Sorun Yaşama Riski
Prostatın dış kapsülünün her iki yanında peniste sertleşmeyi sağlayan sinirler bulunur. Bu sinirlerin kanser kontrolünü sağlamak için feda edilmesi gerekebilir. Eğer bir sinirin feda edilmesi durumunda sertleşmede zorluk yaşanması ihtimali %70, eğer iki sinir de alınmışsa %100 sinirleri her iki tarafta korunmayı başarmışsak %30 civarındadır. Yani her iki siniri dekorusak bile %30 sertleşme kalıcı olarak bozulabilir.
Kendi deneyimimde hastalarımı ameliyat öncesi cinsel sorunları açısından sorguluyorum. Eğer sertleşmesi hiç olmuyorsa sinir korumuyorum. Eğer hastamın cinsel performans kaygıları varsa kanser yayılımını ameliyat sırasında ve önceki biyopside alınan kanser çıkan dokuların yerleşimine bakarak değerlendiriyorum. Eğer sinir korumamda kanser kontrolü açısından sorun olmayacak ise sinir koruyucu cerrahi yapıyorum. Ancak kanser kontrolü açısından sinir korumamak daha doğru olacaksa kansere rağmen sinir koruyucu cerrahi yapmıyorum. Sonuçta önce can, sonra canan geliyor. Ameliyat sonrasında hastalarıma mutlaka sertleşme sağlayıcı ilaçlar (Viagra, cialis, levitra ve benzeri ilaçlar) veriyorum. Bu sayede hem sertleşme sağlamaya çalışıyorum hem de sertleşme olmasa bile penis dokusunun küçülmesini engelleyerek daha sonra yapacağım bir protez cerrahisi için penisi hazırlıyorum.
f. Yara Enfeksiyonu Ve Diğer Ameliyat İle İlgili Sorunlar
Ameliyat bölgesinde yara yeri enfeksiyonu gelişme ihtimali bulunuyor. Böyle bir durum gelişmesi durumunda açık yara debridmanı antibiyotik ve sonrasında yaranın yeniden dikilmesi gerekebiliyor. Ancak bu durum nadir görülüyor.
g. Uzun Dönemde Yaşanabilecek Diğer Riskler
Makatta bir yaralanma ihtimali %1 den daha az olmakla beraber mümkün. Bizim kliniğimizde ameliyat öncesinde önceden barsak temizliği ve gerekli cerrahi antibiyotik önlem tedavisi yaptığımız için böyle bir sorun gelişirse ameliyat sırasında onarıyoruz.
Bu ameliyat sırasında, prostat, meni kanalları ve meni kesecikleri tamamen çıkarıldığı için ameliyat sonrasında meni gelmiyor. Bu nedenle ameliyat sonrasında çocuk sahibi olmak isteyen kişiler için doğal yöntemlerden ziyade testislerden sperm alınarak yapılabilecek tüp bebek tedavisi gerekiyor.
Literatüre göre %1 ile %20 arasında bu cerrahi işlem sonrasında mesane boynu ve idrar yolu üzerinde darlıklar gelişebiliyor. Bu durumda kapalı veya açık cerrahiler ile idrar yolunun açılması gerekebiliyor. Açık cerrahi yapılma olasalığı çok düşük. Genellikle kapalı yöntemler ile bu sorun çözülebiliyor.
Prostat ameliyatlarında, hastanın hayat kalitesini ve cerrahi güvenliği etkileyen en önemli faktör kanamadır. Eskiden yapılan klasik TUR ameliyatlarında, dokuları kesmek için elektrik enerjisi kullanıldığından, kanama ameliyat sonrasında 5-7 gün arasında devam eder, bu süre boyunca hastalar sondalı kalır idi. Lazer teknolojisinin gelişmesi ile beraber, bu en sıkıntılı sorun, tamamen yok oldu. Prostat ameliyatlarında lazer kullanılmasının başlaması ile, tek bir damla kanama olmaması sebebiyle, hastaların aynı gün veya bir gün sonra, sondalarının çekilerek taburcu olabilmesi mümkün hale gelmiştir.
Lazer teknolojisinde prostata gönderilen lazer ışını, sadece kan içerisinde bulunan hemoglobin denen bir maddeye spesifiktir. Yani lazerin gönderildiği yerde kan içeren her doku buharlaşır. Prostat dokusu da yoğun olarak kanlanan bir doku olduğundan, prostatın kanama olmaksızın ameliyat edilebilmesi mümkün hale gelmiştir.
Lazerli prostat ameliyatlarında (Greenlight) en önemli avantaj, kanamayı arttıran aspirin, kumadin gibi ilaçlar alan hastalarda bile güvenle yapılabilmesidir. Diğer cerrahi yöntemlerde hastanın kan sulandırıcı alıyor olması, ameliyattan vazgeçme sebebidir.
Ortalama bir prostat ameliyatında hastalarda 500 cc civarında kan kaybı olmaktadır. Kalbi sağlam olan kişilerde bu kan kaybı, kalbin daha fazla çalışması ile tolere edilir. Ancak kalpte sorun yaşayan ve kan kaybını kaldıramayacak hastalarda diğer cerrahi yöntemler uygun olmayacak iken, lazer ameliyatında bir damla bile kanama olmaması sebebiyle, kanama riskini kaldıramayacak hastalar da güvenle ameliyat edilebilmektedir.
Eskiden şu veya bu sebeple ameliyat edilmesi uygun olmayan ve sondalı yaşamaya mahkum olan kişiler, lazer teknolojisinin gelişmesi ile, spinal anestezi (belden uyuşturularak yapılan uyanık anestezi) yapılabilen tüm hastalar, ameliyat edilebilir hale gelmiştir. Yaşı ileri olan hastalarda birçok avantajı olan bu yöntem, yaşı ileri olmayan hastalarda da bir takım avantajlar sağlamaktadır. En önemli avantaj süredir. Hastalar ameliyattan bir gün sonra taburcu olmakta ve işine gücüne dönebilmektedir. Cinsel açıdan lazer ile yapılan prostat ameliyatlarının en önemli avantajı, prostatın etrafından geçen peniste sertleşmeyi sağlayan, sinire temas ihtimalinin daha az olmasıdır. Ancak buradan diğer yöntemler ile yapılan prostat cerrahilerinde sertleşme açısından bir sıkıntı çıkar sonucu, çıkarılmamalıdır. Ehil ellerde tüm bu ameliyatlarda cinsel performans bozulmamaktadır.
Lazerli prostat ameliyatları sadece prostat kanseri olmadığından emin olunan, PSA düzeyi ve muayenesi normal olan ya da PSA da veya muayenede bir problem olan ancak biyopsi ile kanser olmadığı kanıtlanan kişilere yapılmalıdır. Çünkü lazer ile yapılan ameliyatta dokuların tamamı buharlaşacağı için, çıkarılan dokuların patolojye gönderilerek iyi huylu mu kötü huylu mu olduğunu anlamak mümkün olmamaktadır. Eğer doku alınması isteniyorsa plasmakinetik enerji ve lazer enerjisinin avantajları birleştirilebilir ancak maliyet kaygıları olacaktır.
Ben genellikle lazer ameliyatı yapacağım hastalarımı eğer kalp, şeker, tansiyon gibi dahili bir sıkıntıları varsa bir gün önceden yatırıyorum ve gerekli bölümlere gösteriyorum. Eğer bir sorun yoksa ertesi gün ameliyat ediyorum. Hastalarımın sondalarını bir gün tutmayı tercih ediyorum. Aslında aynı gün de sondaları çekebilirim ancak bu durumda ameliyatlarımı spinal anestezi ile yaptığımdan, yanma ve ödeme bağlı geçici işeyememe durumu daha sık gelişiyor. Hastalarım gece boyunca sondalı kalıyor ama kanama olmadığından, ciddi bir sıkıntıları olmuyor. Bir gün sonra sondalarını çekiyorum. Rahat işediklerinin görünce taburcu ediyorum.
Lazer ameliyatları, diğer cerrahi yöntemlere göre, daha maliyetli bir çözümdür. Bu ameliyatlarda maliyetin en önemli sebebi her hastada bir kez kullanılarak atılan lazer fiber probu maliyetidir, bu nedenle bu ameliyat yönteminde, hastalar diğer cerrahi yöntemlere göre daha yüksek katılım payı ödemek durumunda kalmaktadırlar.
Daha önce yaptığım lazer (Greenlight) ameliyatının görüntülerini videolar sekmesinden görüntüleyebilirsiniz.
Klasik TUR ameliyatında, kullanılan solüsyonun hastaya verilme süresi bir saati aşar ise hastayı zehirleme ihtimali bulunması ve hastanede yatış süresinin uzunluğu gibi dezavantajlar, bu cerrahi yönteme bir alternatif arama ihtiyacı doğurmuştur. Plazmakinetik cerrahi denen yeni bir yöntemde klasik TUR ameliyatlarında kullanılan özel solüsyonun kullanılması gerekmez. Bu cerrahi yöntemde çok yüksek ısılara çıkan porselen bir loop ile prostat dokuları kapalı olarak çıkartılır. Bu yöntemin en önemli teknolojik başarısı bu yüksek ısının çevre dokulara yayılmıyor oluşudur.
Bu cerrahi yöntemde hastaların çişini yaptıkları yerden sistoskop ve özel bir loop içeren kesici uç ile girilir. Ameliyat tamamen kapalı olarak yapılır ve sonda konarak sonlandırılır. Bu yöntemden sonra 2-3 gün içerisinde hastaların sondaları çekilir ve hastaneden taburcu edilir.
Bu ameliyat yönteminin en önemli avantajı çok büyük prostatlara bile güvenle uygulanabilmesidir. Ameliyat süresinde kalsik TUR ameliyatlarından farklı olarak, bir zaman süresi ve prostat büyüklüğü kısıtlaması yoktur. Ameliyat sırasında doku çıkartılması ve patolojiye gönderilebimesi bu yöntemin avantajlarındandır.
Çok az da olsa bir kanama olması ve hastanede yatış süresinin greenlight yöntemine göre biraz daha uzun olması bu yöntemin dezavantajlarıdır. Ülkemiz için olan bir avantajı da SGK tarafından ödemesi olan bu ameliyat için daha az katılım payı ödenmesidir.
Doktorunuz sizde BPH olduğunu düşünür ve ameliyatın gerekmediğine karar verirse (ki %95 hastada ilk planda gerekmez) size bir ilaç başlayacaktır. Eczacılara danışarak doktor reçetesi dışında ilaç kullanımını desteklememek adına size ilaç isimlerini buradan yazmayacağım ancak ilaçları genel olarak tanıtacağım.
1. Alfa Blokör olarak bilinen 4 temel ilaç mevcut. Bu ilaçların görevi prostatın etrafındaki dokuları, mesane boynunu gevşeterek, idrar yolunu genişletmek ve idrar akışının rahatlamasını sağlamak. Dört ilaç ta hemen hemen birbirinin aynı etkilere sahip. Bu ilaçlar arasında fark yaratan daha çok yan etkileri.
İlaçlardan bir grubu selektif alfa blokör olarak tanıtılan bir ilaç grubu. Bu ilacın en önemli yan etkisi boşalma sırasında meninin önden gelmesini %15 oranında engelleyebiliyor. En önemli avantajı da tansiyon düşüklüğü yaratmaması.
İlaçlardan öbürü tansiyon düşürücü özelliği bir miktar olmasına rağmen dışa boşalmayı pek engellememesi. Bu nedenle genç, cinsel açıdan aktif erkeklere bu ilaç grubunu daha çok veriyoruz. En önemli yan etkisi bahsettiğim gibi tansiyon düşüklüğü. Bu tansiyon düşüklüğü daha çok, birden ayağa kalkarken hissediliyor.
Ben genel olarak cinsel açıdan aktif erkeklere, tansiyon düşürmeyen ama boşalmada sıkıntı yaratabilen ilacı yazmıyorum. Yaşı ileri, tansiyon düşüklüğü gelişmesi durumunda düşmeler ve beyinle ilgili sıkıntı yaşayabilecek, tansiyon düşüklüğü nedeniyle birinci grup ilacı kullanamayan hastalarıma da tansiyon düşürmeyen (daha az düşüren diyelim) ilacı tavsiye ediyorum. Ancak tedavinizi mutlaka doktorunuz ile (eczacınız ile değil) tartışın. İlacınızın etkilerini ve yan etkilerini iyice sorun, sonuçta ömür boyu kullanmanız gerekecek bir ilaç olacak.
2. 5 alfa redüktaz inhibitörleri: Prostat testosteron denen bir madde ile büyür. Bu madde önce aktif erkeklik hormonuna dönşür ve bu madde prostatta büyümeye yol açar. Bu ilaç grubu testosteron un aktif testosteron a dönüşmesini engeller. Bu ilaçların en önemli etkisi 6 aylık bir kullanım sonucunda prostatı yarı yarıya küçültür. Ancak unutlulmamalıdır ki bu ilaçlar 50 gramın üzerindeki prostatı olan erkeklerde etkilidir. Küçük prostatlarda bu ilaç çok işe yaramaz. Bu ilacın başka bir önemli etkisi uzun süreli kullanımlarda PSA dediğimiz prostat kanseri taramasında kullanılan bir maddenin kandaki düzeyini yarı yarıya düşürür. Yani bu ilacı kullanıyorsanız ve yeni bir üroloji uzmanına görünecek iseniz mutlaka bu ilacı kullandığınızı söylemeniz gerekiyor ve bu durumda doktorunuz tahlillerinizde çıkan değeri, kafadan ikiyle çarparak gerçek PSA değerinizi bulacaktır. Günümüzde bu ilaçların prostat kanseri olasalığını düşürdüğü ile ilgili çalışmalar var ama tam ispatlanmadan birşey söylemek şimdilik güç.
Sıklıkla ameliyatlara girmem gerektiği için sayfalarımı yeni yeni düzenliyorum. Henüz bu sekmede bilgi bulunmuyor. Ancak yakında tüm sekmelerde bilgi olacak. O nedenle yakın zamanda tekrar siteme gelirseniz bilgi bulabileceksiniz.
Ürolojide kapalı yöntemlerin gelişmesi ile beraber, yapılan en eski cerrahi yöntemlerden biridir. Günümüzde, cerrahın tercihlerine ve hastanenin fiziki şartlarına bağlı olarak birçok klinikte halen uygulanmaktadır. Elektrik enerjisinin yarattığı bir akım ince bir loop üzerinden geçirilir ve prostata uygulanan bu akım sayesinde prostat, kapalı olarak, küçük parçalar şeklinde idrar yapılan yerden çıkartılır.
Tamamen kapalı olarak yapılan bu yöntem ile hastaların çişlerini yaptıkları yerden sistoskop ve rezektoskop denen aletler ile girilir, ameliyat tamamen kapalı olarak yapılır ve bir sonda konularak sonlandırılır.
Bu ameliyatın en önemli avantajı açık cerrahiye göre ağrının ve hastanede kalış süresinin daha az oluşudur. Ancak günümüzde klasik TUR yöntemi diğer enerji jeneratörlerinin gelişmesi ile beraber popülerliğini yitirmeye başlamıştır. Bunun en önemli sebebi klasik TUR ameliyatlarnda elektrik enerjsinin dokulara nüfuz etmesini sağlayan özel bir solüsyon kullanılması gerekliğidir. Bu solüsyon eğer bir saatten daha uzun süre kullanılırsa “TUR sendromu” denen ve kandaki elektrolit denen maddelerin hızla ve tehlikeli bir şekilde değişmesine bağlı olarak bilinç kaybı, saçma konuşmalar ve önlem alınmazsa ölüme kadar gidebilen tehlikeler oluşabilmektedir.
Günümüzde, vücut sıvıları ile uyumlu solüsyonlar ile yapılabilen kapalı cerrahi yöntemlerin gelişmesi ile beraber, daha güvenli yöntemlere doğru bir yönelim bulunmaktadır
Halen, cerrah tercihi ve fiziksel yetersizlikler gibi sebepler nedeniyle sıklıkla kullanılan bir cerrahi yöntemdir. Bir yanlış anlamaya yol açmamak adına belirtmem gerekir ki uygun önlemler alınması ve cerrahın yeteneği ve tecrübesinin de yeterli olması durumunda bu yöntem hala güvenle uygulanabilen bir cerrahi yöntemdir. Sadece diğer yöntemler biraz daha güvenlidir.
Prostat Kanseri tedavisinde güncel tıpta en etkili tedavi yöntemlerinden birisi prostat kanseri ameliyat tedavisidir.
Prostatta kanser olduğu biyopsi yoluyla ispatlanmış kişilerde prostatın kapsülü ile beraber tamamen çıkartıldığı bunun yanısıra testislerden gelen meni kanalının (vas deferens) tamamen çıkartıldığı, geçici olarak spermlerin boşalmadan önce depolandığı sperm keseciklerinin (seminal vezikül) tamamen çıkartıldığı özel bir ameliyat yöntemidir. Bu yöntemde üç çeşit ameliyat yöntemi bulunmaktadır.
Bu yöntemde göbek deliğinden kasıklarınıza doğru yapılan yaklaşık 10 cm lik bir kesiden bu ameliyat yapılmaktadır. Ameliyatta prostat ve çevre dokular çıkartılır, ameliyat yerinin yan tarafına, dren denilen kan tahliyesini sağlayan bir plastik boru yerleştirilir ve ameliyattan çıktığınız zaman bir sondanız olur. Ameliyat sonrasında ağrınız olacaktır. Ancak bu ağrı, klasik ağrı kesiciler ile kontrol altına alınabilmektedir. Günümüzde uzun dönem sonuçları bakımından halen “altın standart” yöntem açık cerrahidir.
Hastanemizde yapılan ameliyatlarda ameliyat süresi yaklaşık 2.5- 3 saat civarında sürüyor. Ben ameliyat sonrasında hastalarımı 3-4 gün hastanede yatırıyorum. Teorik olarak, hastalarımı daha erken taburcu edebilirim ancak hastalarım tamamen toparlanmadan taburcu etmeyi sevmiyorum. Hastalarımı sonda ile taburcu ediyorum ve 15. günde sondadan ilaç vererek bir film çekmek için tekrar kontrole çağırıyorum. Geldiklerinde sondadan bir ilaç veriyorum ve ışın veren bir alet ile kaçak olup olmadığına bakıyorum ama bugüne kadar kaçak olan bir hastam olmadı. Ancak kaçak olabilir diye, mutlaka o filmi çekiyorum. Daha sonra sondayı çekiyorum.
Açık cerrahiye bir alternatif olarak düşünülen laparoskopik prostat ameliyatında karından 4 ila 5 yerden yapılan 1-1.5 cm lik kesiden laparoskopi yöntemi ile prostatın ve çevre dokuların çıkartılması ameliyatıdır.
Laporoskopik cerrahinin en önemli avantajı hastanede kalış süresinin daha kısa olmasıdır. Hastaların hissettikleri ağrı miktarı açık cerrahiye göre daha azdır.
Robotik prostat ameliyatında, laporoskopik cerrahiye benzer olarak karından 4 ila 5 yerden yapılan 1-1.5 cm lik kesiden robotik cerrahi yöntemi ile prostatın ve çevre dokuların çıkartılması ameliyatıdır. Hastanın içerisine robot kollar yerleştirilir ve cerrah bu robot kollar üzerinden ameliyat yapar. Yani ameliyatı robot yapmaz.
Robotik cerrahinin avantaj ve dezavantajları laporoskopik yöntem ile aynıdır. Laporoskopik yönteme göre en önemli avantajı cerraha daha esneklik sağlayan bilek hareketlerine izin veren robot koldur. Neredeyse açık cerrahiye yakın bir hareket serbestisi sağlar. Ama unutmamak lazımdır ki bu hareket serbestisi “neredeyse” dir.
Günümüzde çok sıklıkla reklamı yapılan (çünkü yüksek maliyetli ameliyatlardır) bu cerrahi yöntemde elde edilen başarılar maalesef bir miktar abartılmaktadır. Robotik radikal prostat kanseri ameliyatı ile açık prostat kanseri ameliyatı benzer sonuçlar elde edilmektedir. Yani robotik yöntem zannedildiği gibi daha iyi yöntem değildir. Bu nedenle 40.000 tl daha fazla vermek isteyip istemediğinizi bir daha düşünmelisiniz.
Prostat şikayetleriniz için doktora gittiğinizde, doktorunuz ilk önce, sizin tıbbi bir girişime ihtiyaç duyup duymadığınızı sorgulayacaktır. Bu durumlar.
a. Prostatın idrar yolunuzu tamamen kapatarak böbreklerde şişmeye sebep olması. Bunu şöyle düşünebilirsiniz: Elinizde iki tane su pompası var bu pompalar bir balona bağlı ve bu balonu da boşaltan bir vana var. Bu vana üzerine bir tıpa koyarsanız bir süre sonra balon çok şişecek ve sonunda su motorlarınız zorlanacak ve bozulacaktır. Bu su motorları böbrekler, ortadaki balon idrar kesesi (mesane) ve tıpa da prostattır. Eğer prostat yolu kapattığı için böbrekler sıkıntıya giriyorsa doktorunuz size sonda takılmasını önerecek ve eğer genel sağlık durumuzu uygun ise ameliyat edecektir.
b. İdrar kesesinde balonlaşma: Divertikül dediğimiz, idrar kesesi üzrinde balonlaşmalar olması, idrar kesesinin sürekli olarak çok zorlandığının bir göstergesi. Nasıl ki bir lastiğe çok fazla hava basarsanız, yandan balonlaşma yapar, idrar kesesi de, prostatın kapattığı idrar yolundan, dışarı idrar göndermek için çok kasılır ise, bu balonlaşmalar idrar kesesinde de görülür. İdrar kesesinde (mesanede) divertiküller görülmesi ameliyat sebeplerinden biridir.
c. İdrar kesesinde taş varlığı: İdrar kesesi içerisinde prostat yolu kapattığı için sürekli idrar kalıyorsa, bir süre sonra bu idrar içerisinde mikrop gelişir ve bu mikrop idrardaki bir takım maddeleri sindirerek, taş oluşumuna sebep olan maddeler üretir. Bu maddeler birikir yoğunlaşır ve taş oluşur. Bu taş, ilaçla atılamayacağından ve bu taş oluşumu idrar kesesinde sürekli idrar kaldığının bir kanıtı olduğundan, doktorunuz size ameliyat önerektir.
d. Prostatınızda kanser saptanırsa: Eğer yaılan tetkikleriniz sırasında prostatınızda kanser saptanırsa ve bu kanser ameliyatla (veya ışın vs gibi başka bir yöntemle) tamamen tedavi edilecek bir durumda ise doktorunuz size ameliyat (veya başka bir tedavi) önerecektir.
Ancak eğer yukarıda saydığım dört durum yoksa (ki polikliniğimize başvuran hastaların %95 inde bu durumları bulmuyoruz) doktorunuz size bir ilaç tedavisi başlayacaktır.
Eğer ilacınızı kullandınız ve fayda gördünüz ise doktorunuz size bu ilaçları ömür boyu kullanmanızı önerecektir. Çünkü bu ilaçlar prostatı tedavi etmez. Sadece aldığınız sürece rahat işemenizi sağlar. Yani ilacı alırsanız rahat işersiniz, almazsanız zor işersiniz.
Eğer ilaçla rahatlarsanız sorun yok, ama rahatlamazsanız bu durumda doktorunuz ilaçlarınızı değiştirebilir, ilaç ekleyebilir veya ameliyat önerebilir. Bu tamamen genel durumunuza, prostat büyüklüğünüze, sıkıntılarınızın boyutuna bağlıdır.
Prostat ergenlik dönemine giriş ile beraber meni kanallarının gelişmesine paralel olarak büyümeye başlar. Bunu temel olarak uyaran etken erkeklik hormonu ve bu erkeklik hormonunun prostata etkilerini düzenleyen ara maddelerdir. Yani erkeklik hormonu üretmekte bir sıkıntı varsa prostat büyümeyecektir. Orta çağda sesleri bozulmasın diye çocuk yaşta hadım edilen çocuklarda prostat gelişiminin olmadığı, hatta bu nedenle bu kişilerde, prostat kanseri gelişmediği saptanmıştır. (Dip not: sesleri bozulmasın diye küçük yaşta hadım edilen bu talihsiz çocukların hikayesi daha sonra “Farinelli” isimli bir filme esin kaynağı olmuştur. Bu kişilere “soprano castretti” yani hadım edilmiş, kadın sesli, erkek şarkıcı denir) 45 yaşından itibaren, şu anda tam olarak neden 45 yaşını beklediğini bilememekle beraber, prostat her zamanki erkeklik hormonu düzeylerine büyüme cevabını arttırır. Bunun sonucunda daha önce olmadığı kadar hızlı büymeye başlar. Bu büyümenin sonucunda idrar yolu tıkanırsa, işeme ile ilgili şikayetler ortaya çıkar.
Kısacası erkek olduğunuz ve testisleriniz olduğu sürece, prostat eninde sonunda büyüyecektir.
Prostat büyümesi ile aslında kastedilen iyi huylu (yani kanser dışı) prostat büyümesidir. Genel olarak prostat aslında doğumdan itibaren büyür ama çok nadiren 45 yaşından önce sıkıntı yaratır. Prostatın büyümesi işeme ve boşalma ile ilgili sıkıntılar ortaya çıkarabilir. Ancak her büyümüş prostat illa ki işeme sıkıntıları ortaya çıkaracak diye bir kural yoktur.
Eğer prostat dışa doğru büyürse, işeme sıkıntıları, prostatın ortasından geçen kanal daralmayacağından, ortaya çıkmayacaktır. Ancak prostat içeri doğru, yani idrar yolunu daraltacak şekilde büyürse, eskiden rahat işeyebilen bu kişilerde işeme ile ilgili sıkıntılar ortaya çıkacaktır.
Genel olarak yanlış bilinen bir kanı prostat büyüklüğü ile işeme şikayetleri ile direkt bir bağlantı olduğudur. Yani her büyümüş prostat mutlaka işeme sorunu yaratmaz. Kendi kliniğimde, hastalarım içerisinde nadir de olsa, büyümüş prostatı var diye bana danışılan 100-150 gram prostatlı ama işemesi son derece rahat olan hastalar ile karşılaşıyorum. Bu kişilere ilaç bile vermiyorum. Tam tersine, ufak 30-40 gram prostatı olan ancak çok fazla işeme şikayetleri olduğu için ilaç başladığım, ancak işemesi rahatlamadığı için ameliyat ettiğim de birçok hastam var. Yani prostatın büyüklüğü değil idrar yapmada zorluk yaratıp yaratmadığı önemlidir.
|
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder