Prostat Hastalığı |
Habaset düşünülmeyen vakaların uygun olanları kapalı ameliyatla, gerektiğinde de açık ameliyatla tedavi edilir. Son yıllarda gelişen lazer teknolojileri özellikle Green Light (yeşil ışık) adlı lazer yöntemi de küçük prostatların kapalı yöntem ile tedavisinde kullanılmaktadır. Kapalı ameliyatlar genellikle 90 gramın altında olanlarda kullanılır. Kapalı ameliyat eğer uygulamayı yapan Ürolog bu konuda deneyimli ise en az açık ameliyat kadar başarılıdır ve tercih edilmelidir. Hasta çok daha az süre hastahanede kalır ve daha konforlu bir ameliyat süreci yaşar. Prostat belirli bir boyutun üzerinde büyürse veya ek bazı başka sorunlar bulunmaktaysa açık ameliyat tercih edilebilir. Prostat ameliyatında prostat kanseri ameliyatından farklı olarak tüm prostat alınmaz. Prostatı bir portakal olarak düşürseniz prostat büyümesi sulu iç dokunun şişmesi ile oluşur. Kanser ise genellikle kabuk kısmındadır, kanser ameliyatında kabuk tabir ettiğimiz kısımla birlikte meni keseleri de çıkartılır.
Kapalı ameliyatta penisten fiberoptik bir aletle girerek prostatın içinden bir portakal oyulması gibi kazınmasıyla yapılır. Deneyimli ellerde en başarılı ve tercih edilen yöntemdir. Ameliyatlarımın tamamına yakınında kapalı ameliyatı (TUR-P) tercih etmekteyim, sadece kapalı yapılamayacak vakalarda açık cerrahi uygulanmalıdır.
Açık ameliyatta prostata karından kesi yapılarak ulaşılır ve prostatın büyüyen dokusu çıkartılır; kapsül kısmı vücutta kalır. TUR ameliyatına göre kan kaybı, ameliyat süresi, sondalı kalma süresi, hastanede kalma süresi ve komplikasyon oranları daha fazladır.
Isı tedavisi, ultrason tedavisi, mikrodalga tedavisi, balonla germe tedavisi gibi bir takım ek tedavi yöntemleri denenmekte ise de en başarılı ve kesin tedavinin cerrahi olduğu kabul edilmektedir. Ameliyat olamayacak kadar ağır durumda olanlar, kalp hastalığı olanlar, anestezi alamayacak durumda olanlar, kalp sağlığı açısından sorunu olanlar ya da çok ileri yaşlarda olup narkoz riski yüksek olanlara ilaç tedavisi ile yardım denenmelidir. Bununla birlikte genç yaştaki prostat hastalarına sürekli olarak kullanmaları gereken ve yan etkileri de olan ilaçları kullandırmak yerine bir saatten az sürecek, yaşamlarının geri kalan kısmında bu sorundan kalıcı olarak kurtulmalarını sağlayacak bir kapalı müdahale yapmayı tercih etmekteyim.
Tüm ameliyatlar belirli oranlarda komplikasyon riski içerir, risksiz ameliyat yoktur. Kapalı prostat ameliyatının komplikasyonları açık prostat ameliyatının komplikasyonlarına göre çok daha düşük olup, ehil ellerde komplikasyonlara çok nadir rastlanır. Günümüzde kapalı, açık prostat ameliyatları ve prostat kanseri ameliyatları eskiye göre çok daha hızlı ve düşük risk ile gerçekleştirilebilmektedir.
Kapalı prostat ameliyatı 1 saatin altında sürer. Açık prostat ameliyatı 1.5 saat sürer. Kanser ameliyatı 1.5-2 saat sürebilmektedir.
Kapalı prostat ameliyatı sonrası sadece 2-3 gün hastanede kalınması gerecektir. Açık prostat ameliyatı sonrası ise 4-5 gün hastanede kalınır. Prostat kanseri ameliyatında da hastanın 5 gün civarında hastanede kalması gerekmektedir.
Yeni gelişen Green Light (Yeşil Işık) lazer ile prostat yöntemi hakkında bilgi verirmisiniz? Bu yeni ve başarılı bir teknoloji ülkemize ilk gelişinde mucize bir yöntem gibi abartılı bir şekilde tanıtılmıştır. Hasta konforu açısından uygun hastalarda benim de tercih ettiğim bu yöntemde tıpkı kapalı ameliyat gibi idrar yolu girişinden fiberoptik bir alet ile girilerek prostata ulaşılır ve görüntü altında lazer enerjisi kullanılarak prostat buharlaştırılır. Netice açısından diğer ameliyatlardan farklı olmamakla birlikte, lokal anestezi ile uygulanabilmesi, kanamanın az olması, bazı hastalarda sonda dahi kullanılmayabilmesi, diğerlerinde ise 1-2 günde sondanın alınabilmesi önemli avantajlardır. En önemli dezavantaj ise cihazın ve sarf malzemesinin pahalılığından dolayı fiyatın yüksek olması ve prostatı büyükçe olan hastalarda yeterli başarı sağlamamasıdır.
Prostat kanserinin kendine özgü bir belirtisi yoktur. Hiçbir belirtisi olmadan ilerleyip kemiklere geçerek ve ancak bir kemik kırılması ile ileri dönemde ortaya çıkabilir. Mutlaka 50 yaş civarından başlayarak prostatınızı yılda 2 defa kontrol ettirmenizi öneririm.
Sebze meyve türü beslenmeye ağırlık verilmesi önerilebilir. Batı usulü fast-food tarzı beslenmenin prostat kanseri riskini artırdığı iddia edilmektedir. Prostatı önlemek için yapılacak belirli bir bitkisel tedavi şekli olmasa da doğal beslenmenin her türlü hastalığa olduğu gibi prostat kanserine de iyi geldiği söylenebilir. Bitki köklerinden üretilen ilaçlardan da bahsedilmekle birlikte bunların hiçbirinin bilimselliği kanıtlanmamıştır.
Prostat ameliyatı olanlar zaten belirli bir yaşın üzerinde bulunmaktadırlar ve bir de ameliyat geçirince iktidarsızlık en azından kendine güvensizlik sonucu ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca ileri yaş grubundaki şeker, kalp, tansiyon gibi cinsel gücü etkileyen hususları da göz önünde bulundurmak lazımdır. Kapalı prostat ameliyatı sonrası en fazla % 10, açık prostat ameliyatı sonrası %15 kadar iktidarsızlık riski bulunmaktadır. Kanser ameliyatında ise iktidarsızlık riski uygulanan tekniğe göre daha fazla olabilir. Sinir koruyucu yöntem uygulanması prostat kanseri ameliyatından sonra iktidarsızlık sorununu engelleyebilirse de her kanser vakası bu tekniğin uygulanmasına müsait değildir.
Transüretral Prostat Rezeksiyonu (TURP): Transüretral Prostat Rezeksiyonu, iyi huylu prostat büyümesinin (BPH) cerrahi tedavisinde en sık uygulanan yöntemdir. Bu yöntemde hastaya genel veya lomber ( spinal veya epidural ) anestezi verildikten sonra idrar yolundan rezektoskop denilen özel bir alet ile girilerek prostat dokuları elektrik akımı kullanılarak kesilmektedir. Bir optik aracılığıyla hasta içerisindeki görüntülerin bir televizyon monitoruna aktarılarak 10-12 kat daha büyütülmüş görüntüler eşliğinde uygulanan bu ameliyat sırasında sürekli şekilde irrigasyon sıvısı kullanılması gerekmektedir. Elektrik akımı “loop” denilen yarım daire şeklindeki bir tel aracılığıyla dokulara iletilir ve prostat dokusu şeritler halinde kesilirken bir yandan loop yardımıyla kanamalar durdurulur. İdrar kesesi içerisinde biriken prostat dokuları daha sonra vakum sistemiyle dışarıya çıkartılır. Operasyon sonrası idrar yolundan bir kateter konularak 2 gün süreyle bırakılır.
Transüretral prostat rezeksiyonu’nun en önemli avantajları kısa bir sürede prostatın idrar yolunu tıkayan bölümünün çıkartılıp bir kavite oluşturulması ve çıkartılan dokuların patolojik incelemesinin yapılabilmesidir. Ender de olsa ameliyat sırasında veya sonrasında çoğunlukla kan verilmesine gerek olmayan kanama görülebilir. Yine az sıklıkla da ameliyat sonrası olsa idrar yolu darlıkları görülebilir.
Son yıllarda lazer kullanımı tıbbın birçok alanında yaygınlaşmış ve günümüze kadar birçok lazer türleri prostat ameliyatlarında kullanılmıştır. Bu amaçla en son olarak Greenlight (Yeşil Işık) lazer yöntemi kullanılmaktadır. Greenlight lazer prostatektomi veya tıbbi adıyla PVP (photoselective vaporization of the prostate) yönteminde kullanılan KTP lazer , yeşil bir ışık oluşturmakta ve bu nedenle yöntem “Greenlight Prostatektomi” olarak anılmaktadır. KTP lazer prostat dokusu tarafından selektif olarak absorbe edilmektedir , yani prostat için seçici bir özelliği vardır. Greenlight lazer enerjisi aslında kandaki hemoglobin tarafından emilmekte ve prostat dokusu ile beraber kan damarlarını da buharlaşmaktadır. Bu yüzden işlem sırasında kanama yok denecek kadar az görülmektedir.
Operasyon genel anestezi altında veya lomber anestezi ile ( genel anestezi vermeden bel bölgesinden yapılan bir iğne ile ) yapılabilmektedir. Çok riskli hastalarda lokal anestezi yöntemleri de kullanılabilir. Hastanın idrar yolundan (Üretra) özel bir aletle (sistoskop) girilerek mesane ve prostat görülmekte, aletin içinden sevkedilen lazer probundan çıkan ışınlarla prostat buharlaştırılmaktadır. Lazer ışınıyla prostat dokusunun ani buharlaştırılması sonucu idrarın rahat akışına izin verecek bir kavite (boşluk) oluşturulmaktadır. Ameliyat sonrası patolojik inceleme için doku çıkartılmadığı için bu yöntem öncesi tüm hastaların mutlaka prostat kanseri yönünden incelemelerinin yapılmış olması gerekir. Greenlight Lazer’in avantajları;
-Aspirin, coumadin benzeri kan sulandırıcı ilaçları alan hastalarda ilaçları kesmeden uygulanabilmektedir. Antikoagülan denilen bu ilaçları alan hastalarda gerek açık gerekse TUR-P gibi kapalı prostat ameliyatlarından önce kanamaya yol açma riskinden dolayı bu ilaçların kesilmeleri gerekmektedir. Greenlight lazerde ise bu ilaçların kesilmesine gerek yoktur. Çünkü, greenlight kandaki hemoglobin tarafından emilmekte ve prostat dokusu ile beraber kan damarlarını da buharlaştırmaktadır. Bu yüzden işlem esnasında kanama yok denecek kadar az görülmektedir.
-Kanama miktarı yok denecek kadar azdır. Greenlight lazer işlemi esnasında prostatın buharlaşan kısmının altında bir de pıhtışma alanı (Koagülasyon zonu) oluşmaktadır. Bu yüzden işlem sırasında ve sonrasında kanama hemen hemen hiç olamamaktadır.
-Kısa kateter takma süresi: Greenlight lazer operasyonunda diğer operasyonlara oranla kateter süresi ve yatış süresi daha kısadır ( 24 saat ).
-Hastanede kalış süresi çok kısadır. Greenlight lazer Amerika Birleşik Devletlerindeki bir çok merkezde günü birlik bir cerrahi işlem olarak yapılmaktadır. Hasta aynı günün akşamı evine gönderilebilmektedir. -TUR sendromu riski bulunmamaktadır. Greenlight işlemi sırasında izotonik solüsyon kullanılmakta ve bu nedenle, TUR-P operasyonlarında kullanılan sıvıların emilmesine bağlı görülen, ‘TUR sendromu’ ile karşılaşılmamaktadır.
Greenlight lazer uygulaması ilk olarak ikibinli yılların başlarında 60-80 watt gücünde cihazların kullanımıyla başlamıştır. Son yıllarda ise teknolojik gelişmeler ile paralel olarak 120 wattlık modelleri (HPS) geliştirilmiş ve kullanılmaya başlanmıştır. Önceki modellere göre daha yüksek gücü olan bu cihazlar, daha kısa sürede çok daha fazla doku buharlaştırma avantajına sahiptirler. Böylece daha büyük prostatı olan hastalar lazer ile tedavi edilebilmektedirler.
Evet. İlaçla tedavide kullanılan 2 grup ilaç vardır. Bunlardan birinci grup prostat bezinin içindeki idrar yolunun ve idrar torbası boynunun çapını artırarak rahat idrar yapmayı sağlar. Diğer grup ilaç ise prostat büyümesini durduran ve büyümüş prostatı bir miktar küçülten ilaçlardır.
İlaçla tedavi ameliyatın yerini tutmaz. İlaçla tedavinin etkisi sınırlıdır ve orta derecede büyümüş prostatı olanlarda kullanılabilir.
Hayır. Prostatı küçülten ilaçlar ilk yılda prostat hacmini en fazla yüzde yirmi oranında küçültebilir. Bu etki her hastada aynı değildir. Etki dereceleri yüzde sıfır ile yüzde yirmi arasında değişir.
Prostatın mevcut hacminin daha artmasını önler. Ama prostatı küçültücü etkisi yok denecek kadar azdır. Bu etki teorik olarak sıfır kabul edilebilir.
Evet. Bu grup ilaçlar cinsel isteği azaltır. Yada az da olsa tamamen yok eder. Bu durum yaşı genç olan hastalarda daha çok belirginleşir.
İkinci bir dezavantajı ise PSA dediğimiz prostat spesifik antijenin kandaki seviyesini azaltmasıdır. PSA prostatın içinde kanserli bir odak olup olmadığı konusunda bize yol gösterici bir tümör belirleyicisidir. Prostatı küçülten ilaçlar PSA’nın kandaki seviyelerini azaltarak prostat kanseri tespit edilmesini güçleştirirler.
Üçüncü bir dezavantajı ise ilacı bıraktıktan kısa bir süre sonra prostat eski hacmine yeniden ulaştığı gibi bu sürede büyüyemediği miktar doku da yine aynı sürede büyümektedir.
Hayır. Prostatı küçültücü ilaçlar PSA seviyesini azaltır ama prostat kanseri oluşmasını yada oluşma ihtimalini azaltmaz.
Aksine prostat kanseri gelişiyorsa bunun tespit edilmesini güçleştirir. Bu yüzden sizden PSA tetkiki isteyen Üroloji uzmanınıza prostatı küçültücü ilaç kullanıp kullanmadığınızı mutlaka söylemeniz gerekmektedir.
Bu gruptaki ilaçlar kullanıldıkları sürece etki ederler. İlaç bırakıldıktan sonra idrar yapma şikayetleri yeniden başlar.
Buna hastanın sağlık durumunu inceledikten ve tetkiklerini yaptırdıktan sonra Üroloji uzmanı karar vermelidir .
Bu gruptaki ilaçlar prostatı küçültücü ilaç grubuna göre daha çabuk etki ederler. Etkinlikleri ise prostatı küçültücü ilaçlardan daha fazladır. Ayrıca kanda PSA seviyesini de düşürmezler.
En büyük avantajları ise büyümüş prostatı ile beraber hipertansiyonu olan hasta grubunda olmaktadır. Çünkü idrar yollarını açıcı ilaçlar aynı zamanda tansiyonu da düşürürler. Hipertansif hasta grubunda böylece tek ilaçla iki hastalık birden tedavi edilmiş olur. İdrar yollarını açıcı ilaçlar çeşitlidir. Bazıları tansiyonu çok bazıları ise az düşürür. Hangi ilacın hangi hastada kullanılması gerektiğine Üroloji uzmanı karar vermelidir.
Genelde tansiyonu normal yada düşük olan hastalarda tansiyonu daha da düşürmez. Az bir hasta grubunda tansiyonu daha da düşürebilir. Bu yüzden ilaç düşük dozda başlanarak vücut alıştırılır ve yavaş yavaş ilaç dozu artırılarak prostata etki edecek seviyeye getirilir. Bu şekilde hasta ilacın ani hipotansiyon yapıcı etkisinden korunmuş olur. Bu doz ayarlamasını Üroloji uzmanı yapmalıdır. Hastalar kulaktan dolma bilgilerle yada başka hastalarla konuşarak onların kullandıkları ilaçları kendi başlarına almamalıdırlar.
|
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder