Prostat Hastalığı |
En güçlü risk faktörleri ileri yaş ve siyah ırktan olmaktır. Yaş arttıkça risk artar. Ailesinde, özellikle birinci derece akrabalarında prostat kanseri olanların prostat kanserine yakalanma oranı olmayanlara göre daha fazladır. Gerçek anlamda kalıtsal prostat kanseri çok nadirdir ve genellikle 55 yaşın altındaki erkeklerde görülür. Bazı çalışmalar diyetle alınan yağın prostat kanserine yakalanma riskini arttırdığını öne sürmüşlerse de bu henüz tam olarak kanıtlanmamıştır.
Erken evredeki prostat kanseri belirti vermeyebilir. Aşağıda sayılan şikayetlerden herhangi biri olduğunda mutlaka bir doktora başvurulması gereklidir.
*İnce ve kesintili idrar yapma
*İdrar yaparken acı veya ağrı duyma
*İdrarda kan görme
*Sırt, kalça ve bel ağrısı
*İdrar akımında zayıflama
*İdrara başlamada zorluk
*İdrar yapmanın sonunda damla damla idrar gelmesi
*Sık idrara çıkma ve acil işeme ihtiyacı
*Geceleri idrara çıkmada artış
*Mesaneyi tam boşaltamama hissi
*Ağrılı boşalma
*İştah ve kilo kaybı
*İdrarda kan bulunması
50 yaştan başlamak üzere her erkek her yıl bir doktora rektumdan (makattan) parmakla muayenesini yaptırmalı ve kanda PSA baktırmalıdır. Bu şekilde henüz belirti vermemiş, hastada şikayete yol açmamış erken evredeki prostat kanseri yakalanabilmektedir. Eğer doktor muayenesinde şüpheli bir bulguya rastlar veya PSA değeri 4ng/ml'nin üzerinde olursa ileri tetkikler istenir
Yukarıda sayılan şikayetlerle başvuran hastaları doktor eldiven giyerek rektumdan parmağı ile muayene eder. Buna parmakla rektal muayene adı verilir. Bu muayene ile doktor rektumun hemen önünde bulunan prostat bezini hissederek büyüklüğü ve kıvamı hakkında bilgi sahibi olur. Ayrıca rektum içinden yapılan ultrason tetkiki (transrektal ultrasonografi) ile de prostat hakkında fikir elde edilebilir. Eğer doktor yaptığı muayene ve istediği tetkikleri (kandaki PSA ve transrektal ultrasonografi) şüpheli bulursa, prostattan iğne ile parça alarak (biyopsi) mikroskop altında incelenmesini isteyebilir. Bu işleme ince iğne aspirasyon biyopsisi denir. Anestezi gerektirmez. Bu işlemin yan etkisi olarak her 200 hastadan 1 tanesinde biyopsi sonrası prostat enfeksiyonu gelişebilir. İdrarda ve büyük tuvalette kan görülmesi işlemden sonraki 2-3 gün devam edebilir. İşlemden sonraki ilk 2-3 haftada meni kanlı gelebilir. Eğer biyopsi negatif gelirse bu hastalar 6 ila 12 ay aralarla muayene ve PSA testi ile izlenirler.
Eğer biyopside prostat kanseri teşhis edilirse, bir ürolog veya medikal onkolog pek çok faktörü göz önüne alarak tedavi planını belirler. Radyasyon onkologlarının da bu planlamada katkıları olabilir. Tedavi planlanmasında göz önünde bulundurulan en önemli unsurlar hastalığın ne kadar ilerlemiş olduğu yani evresi ve hastanın genel durumudur.
Hastalık teşhis edildikten sonra, vücutta prostat dışında başka yerlere yayılıp yayılmadığını görmek için ek testler yapılır. Böylece hastalığın evresi belirlenmiş olur. Doktor bu amaçla bir akciğer grafisi, kemik sintigrafisi ve kan testleri isteyebilir.
Kanserin geliştiği organın dışına çıkıp başka bölgelere sıçramasına metastaz denir. Prostat kanseri komşuluk yolu ile meni kesesi (seminal vesicle), lenf dolaşımı ile lenf bezlerine ve kan dolaşımı ile kemiklere yayılabilir. En çok bel kemiklerine gider fakat kafa kemiklerine ve kaburga kemiklerine de sıçrayabilir. Daha nadir olarak karaciğer ve akciğerlere de yayılabilir.
Hastalıkta, hastaların şikayeti olmaz ve kanser muayenede de saptanmaz. Tanı genellikle başka nedenlerle yapılan ameliyatlar sonrasında tesadüfen konur. Kanser hücreleri prostat dışına çıkmamışlardır.
Hastalıkta, tanı genellikle ya kanda PSA seviyesi yükselmiş olduğu ya da makattan muayene sırasında prostat büyük olarak bulunduğu için yapılan ince iğne aspirasyon biyopsisi ile konur. Hastalık prostat bezi dışına çıkmamıştır.
Hastalıkta, kanser hücreleri prostatı saran kapsülün dışına çıkıp prostatın yakın çevresindeki dokulara yayılmışlardır .
Hastalıkta kanser hücreleri prostat dışında lenf bezlerine veya kemik, karaciğer ve akciğer gibi organlara sıçramıştır.
Nüks Hastalık:Tedavi edildikten sonra (ya tekrar prostatta ya da diğer organların birinde) hastalığın geri gelmesidir.
Rutin senelik kontrollerinde PSA' nın yükselmesi ve sınırın üstünde olmasının anlamı kadar , sınırın altında olupta kontrolde bir önceki yıla göre mukayese edildiğinde yıllık artış oranları da önemlidir ve bununda değerlendirilmesi gerekir. Yıllık 0,75 ng/ml' in üstündeki artış anlamlıdır . Bilininen yaşa özgü, spesifik PSA değerleri vardır, bunlar 40-50 yaş arası, 50-60 yaş arası olması gereken değerlerdir ve eğer PSA bu değerlerin üzerindeysede risk artmaktadır, bu durumda gözardı edilmemelidir.
1) Parmakla prostat muayenesi: Prostat normal kıvamına göre yaygın serttir veya noktasal bir sertlik bulunabilir (nodül).
2) PSA düzeyi: Yükselmiştir. Ancak tümör hücrelerinin farklılaşma derecesine göre normal PSA'lı tümörler de görülebilmektedir.
3) Prostat biopsisi: Makattan ilerletilen ultrason probu eşliğinde, iğne ile prostattan parçalar alınır. İşlem sonrası birkaç gün makattan, idrarla veya meni ile kan gelebilir.
Biopsi ile kanser tespit edildiğinde, kanserin gelişme hızını belirlemek için kanser evrelemesi yapılır.
Alınan prostat dokuları mikroskop altında patolog tarafından incelenir. Kanser hücreleri normal prostat hücrelerine benzemekten uzaklaştıkça, kanserin yayılma hızı ve şiddeti artar.
Kanser hücrelerinin normal prostat hücrelerine benzerliği, Gleason skalası (1-5) ile değerlendirilmektedir. En çok ve 2. sıklıkta görülen Gleason değerleri toplanır ve Gleason skoru oluşturulur (1-10).
Gleason skoru ne kadar yüksekse kanser o kadar agresiftir.
Gleason skoru 2-4 arasında ise, kanserin 10 yıl içinde prostat dışına yayılma ihtimali %25, 5-7 arasında ise %50, 8-10 arasında ise %75'tir.
Kanserin prostat dışına yayılımını anlamak için hangi testler yapılır?
a) Kemik taraması: Kanserin kemiğe yayılımını gösterir.
b) Akciğer röntgen filmi: İlerlemiş prostat kanserli hastaların %25'inde akciğer yayılımı olmaktadır.
c) Bilgisayarlı tomografi (BT): Büyümüş lenf bezleri belirlenmektedir.
d) Magnetik rezonans görüntüleme (MRG): Kanserin lenf bezleri ve kemiklere yayılımını belirler.
e) Lenf bezi biopsisi: Prostatın yakınındaki lenf bezleri ameliyatla çıkarılarak incelenir.
Prostat kanserinde rektal muayene ve kanda PSA ( Prostat Spesifik Antijen) isimli maddenin düzeyinin ölçülmesi en önemli tanı araçlarıdır. Prostat kanserinde erken teşhis de genellikle 45 yaşından sonra sağlıklı erkeklerin her yıl periyodik muayeneleri ve PSA ile değerlendirilmeleri önerilir. Ancak günümüzde prostat kanserinde yüzde 10 oranında kalıtımsal bir risk gösterilmiş olduğundan bu kontrollerin önemi dahada artmakta ve 40 yaşından sonra değerlendirilmeleri yapılmalıdır.
Muayenede prostatın büyüyüp büyümediği konusu kadar prostatın dışında herhangi bir sertlik var mı tanımlanır. Rektal muayene, ancak belirli bir boyuta ulaşmış kitleyi saptayabilir. Bu nedenle PSA düzeyinin ölçümü erken tanı açısından önemlidir. PSA dediğimiz bu enzim son yıllarda prostat kanserinin erken tanısında kullandığımız bir markerdır.
PSA testinin bulunmasi ile prostat kanseri tanısında yeni bir çağ açılmıştır. Bu test ile kanser henüz bulgu vermediği çok erken aşamalarda dahi tanımlanabilmektedir.
PSA sadece erkeklerde bulunan prostatın epitel hücrelerinde bulunan, semen sıvısının yapısında olan glikoprotein yapıda bir maddedir. Bu molekül normalde tüm yetişkin erkeklerin kanında çok düsük seviyelerde bulunur.
Normal değeri, 4 ng/ml’nin altında olmasıdır. PSA 4-10 ng/ml arasında olanların yaklaşık % 30’unda prostat kanseri saptanırken, 10 ng/ml üzerinde bu oran %50’yi geçer. Prostat kanserlerinin % 5-10 kadarında PSA yükselmeyebilir ve bu sebeple rektal muayene ve PSA tanıda tamamlayıcı rol oynar.
Bizlerce bilininen yaşa özgü, spesifik PSA değerleri vardır, yani 40-50 yaş arası, 50-60 yaş arası olması gereken değerlerdir. Eğer PSA bu değerlerin üzerindeyse de risk artmaktadır. PSA ancak prostat ile ilgili bir problem olduğunda kana daha fazla oranda karışır, kan PSA düzeyinde yükselme dikkat çeker. PSA yüksekliğinin tek nedeni prostat kanseri değildir. Kanser dışı durumlarda yani iyi huylu prostat büyümesi ve prostat iltihapları , idrar yoluna katater uygulama (sonda takmada) da PSA’yı yükseltir fakat bunlar küçük düzeylerde ve geçici yükselmelerdir. Eğer böyle bir sebep bulunmuyorsa ve PSA' nın ardarda yapılan ölçümlerinde yaşa göre değerlendirdiğimizde daha yüksek çıkıyorsa şüphemiz kuvvetlenmektedir. Birde de rektal muayenede prostatta sertlik bulmuşsak, bu şüphe daha kuvvet kazanmaktadır ve o zaman da artık prostat biyopsisini uygulamak gerekmektedir.
Rutin senelik kontrollerinde PSA' nın yükselmesi ve sınırın üstünde olmasının anlamı kadar , sınırın altında olupta kontrolde bir önceki yıla göre mukayese edildiğinde yıllık artış oranları da önemlidir ve bununda değerlendirilmesi gerekir. Yıllık 0,75 ng/ml' in üstündeki artış anlamlıdır . Bilininen yaşa özgü, spesifik PSA değerleri vardır, bunlar 40-50 yaş arası, 50-60 yaş arası olması gereken değerlerdir ve eğer PSA bu değerlerin üzerindeysede risk artmaktadır, bu durumda gözardı edilmemelidir.
Prostat biyopsisi ( prostattan örnek alma), transrektal ultrason eşliğinde öncelikle prostatın incelenmesi ve şüpheli alanların belirlenmesi ile, bölge uyuşturulduktan sonra özel bir iğne ile prostattan uygun sayıda doku örnekleri alınması ve patoloji tarafından değerlendirmesi ile yapılır.. Biyopsi uygulanmış, tümör tanımlanmamış fakat PSA 'sı yüksek çıkan hastalarla ilgili olarak ki bu gerçekten sık rastladığımız bir durumdur, ikinci kez biyopsi alınması ve yine kanser açısından negatif çıkmış ise bazen üçüncü, dördüncü biyopsinin uygulanması ve tanı konulması durumları ile karşılaşılmaktadır.
Patolojide kanser tanısı konulup, kanserin ilerleme derecesi Gleason Score ile evrelendirilir. Bu değerlendirme hastalığın gidişi, tedavisi ve ne kadar yayıldığı hakkında bizi bilgilendirir. 10 en yüksek evredir ve hastalığın kötü olduğunu gösterir. PSA düzeyindeki yüksekliklerde hastalığın evresi hakkında fikir verebilir. Genellikle 6 ve üstü Gleason scoru ve 20-30 ng/ml PSA seviyesi kanserin prostat bezi dışınada yayıldığını gösterir.
Prostatın iyi huylu büyümesi ( BPH: Benign Prostat Hiperplazisi ), özellikle 30 yaşında başlayan bir süreçtir ama semptomlar 45 yaş gibi ortaya çıkmaya başlıyor. Özellikle yaşın ilerlemesi ile erkeklilik hormonunda artma olmamasına rağmen prostat dokusunda androjen reseptörlerinde androjene duyarlılığın artması ve bir takım büyüme faktörlerinin yine olaya katılmasıyla iyi huylu büyümeler ortaya çıkabiliyor.
İyi huylu prostat büyümesi genelikle yaşı 40?ın üzerinde olan erkeklerde görülür ve bu yaşı 60?ı geçenlerde % 40?lara varan oranda görülebilir. İyi huylu prostat büyümesi ile kötü huylu prostat büyümesi birbirinden farklık gösterirler. İyi huylu prostat genelikle prostatın içinde bir şişkinlik oluşarak kendini beli ederken, kötü huylu prostat büyümesi prostatın dışında meydana gelir. Prostatın büyüklüğü takriben bir kestane büyüklüğünde olup 25-30 gr. ağırlığındadır.
Prostatın arka yüzü kalın bağırsağın son kısmı olan rektumla sırt sırt olduğundan prostattaki değişimler anüsten konturol edilebilir. Mesane kordonu prostatın içinden geçer, bunedenle prostat büyümesi kordonun daralmasına ve sıkışmasına neden olur. Ayrıca testislerden (hayalardan) gelen meni prostatın hemen yanı başındaki tohum torbasında toplanır.
Cinsi münasebet veya herhangi bir şekilde kişi boşalırken prostat bu meniye kendi sıvısınıda katar ve yoğurt gibi koyu olan meni ayran gibi ince bir sıvıya dönüşür. Bu nedenle prostatını amaliyatla aldıranlarda boşalma (ejakulasyon) sırasında acı çekerler. İyi huylu prostat büyümesinin nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte, bunun erkeklik hormonu testosteronun bir ön basamağı olan dihidrotestosterondaki anormal değişimlerin prostat bezesindeki bu büyümeye sebep olduğu yayğın kannattır.
2-) Kişi kendini idrar yapmak zorunda hissetsede, idrar yapmaya birtürlü başlıyamaz.
3-) İdrar yaparken, idrar atma durur ve kişi kendini yeniden zorlıyarak idrar yapmak ister.
4-) Mesanedeki idrarı dışarı atmak ancak karın kaslarını iyice bastırarak ve gererek gerçekleştirir.
5-) Oldukca sık idrar yapmak için tuvalette gidiyorsa ve geceleri oldukca sıkca idrar yapmak için kalkıyorsa.
6-) Aniden idrar sıkıştırması ve idrarını konturol edemiyerek kaçırma.
7-) İdra yaptıktan sonra idrar kaçırma.
Bu gibi durumlar prostat büyümesinin belitileridir.
Şayet prostat büyümesi zamanında tedavi edilemezse mesanede kalan artık idrar idrar yolları enfeksiyonu, mesane taşı, idrar yaparken ağrılar, ateşlenmeler, ve böbreklere kadar idrar yığılması vehatta böbreklerin iflasına kadar gidebilir. Prostat büyümesi yaşı 40?ı geçen erkeklerin kendilerinde yukarıdaki belirtilerden birinin veya birkaçının görülmesi halinde mutlaka uroloji(bevliyeci) doktoruna görünmek gerekir.
Prostatit, erkeklerin sıkça karşılaştığı bir prostat problemidir. Genital veya üriner problemlerle doktora giden her 10 erkeğin 4ünde nedenin prostatit olduğu düşünülmektedir.
Prostatit, prostat bezi inflamasyonu için kullanılan genel bir terimdir. İnflamasyon enfeksiyon veya bezi irrite eden başak bir faktöre bağlı olabilir. Hastalığın kesin tedavisi için kesin teşhisi şarttır. Prostatit 3 şekilde ortaya çıkmaktadır:
Çoğu erkekte görülen prostatit tipi budur. Tanı ve tedavisi en zor olan tiptir. Hastalığı tamamen ortadan kaldırmaktan ziyade semptomların rahatlatılması ana amaç olmalıdır. Belirtileri Sık idrara çıkma, Ani veya zorlu idrar yapma durumu, İdrar yaparken ağrı veya yanma, Nokturi, Sırtın alt kısmı veya genital bölgede ağrı, Azalmış idrar akımı, Ara ara semende kan görülmesi, Ağrılı ejakülasyon, Hafif ateş, Rekürren mesane enfeksiyonu şeklinde olmakla beraber doktorunuz idrarınızda veya prostat bezi sıvınızda bakteri tespit edemez. Ancak idrar örneklerindeki lökositler inflamasyon varlığını işaret eder. Nedeninin bilinmiyor olması tanı ve tedavisinin zor olmasına yol açmaktadır.
İnflamasyonu tetiklediği düşünülen faktörlerden bazıları:
-Seksüel aktivite: Üretrit veya cinsel yolla geçen gonore, klamidya gibi bir enfeksiyonu olan seksüel olarak aktif genç erkeklerde daha sık gelişir. Bazı erkeklerde cinsel ilişki sıklığının azalması iyileştirici bir faktör olabilir.
-Anksiyete veya stres: Bu durumlar idrar akımını kontrol eden üriner sfinter kasının kasılmasına neden olur. Bu kaslar, mesane ve rektumu destekleyen pelvik taban kaslarıdır. Kasılmalar, kasların düzenli gevşemelerini önler ve üretradaki idrarın prostata geri dönüp bez dokusunu irrite etmesine neden olur.
-İdrarı bitirme ve yeniden başlama: Bazı erkekler idrar yaparken sık sık durup tekrar başlarlar. İdrar akımını durdurmak üretradan prostat geri idrar kaçışına neden olur ve bu da prostatı irrite eder.
-Ağır Kaldırma: Mesane doluyken ağır kaldırma idrarın prostata geri kaçışına neden olur.
-Meslek: Kamyon şoförlüğü gibi meslekler bu enfeksiyonla ilişkili olabilir.
-Bazı aktiviteler: Bisiklete binme veya jogging gibi aktiviteler bezi irrite edebilir.
Hastalığın en az yaygın fakat en ciddi formudur. Ciddi ve sıklıkla ani belirtilere neden olan prostat bezi enfeksiyonu nedeniyle oluşur. Belirtileri:
-Üşüme
-Grip benzeri durum
-Sırtın alt kesimi ve genital bölgede ağrı
-İdrar yaparken ağrı ve yanma
-İdrar yapma güçlüğü ve azalmış idrar akımı
-İdrar yapma esnasında mesaneyi tam boşaltamama hissi
-Sık ve acil idrar yapma ihtiyacı
-Kanlı idrar
-Ağrılı ejakülasyon
Üriner trakt veya kalın barsaklarda sık bulunan bakteriler prostatitin bu tipinden sıklıkla sorumludur. Eğer semptomlarınız ciddiyse iyileşene dek birkaç gün hastanede kalmanızı gerektirebilir. Çünkü akut bakteriyel prostatit idrar yapamama ve kan dolaşımına enfeksiyon yayılması (bakteriyemi) gibi ciddi problemleri içerebilir. Bir doktora görünmenizi gerektirecek kadar önemlidir.
Bu durum da bir bakteriyel enfeksiyon nedeniyle olur.Her ne kadar akut prostatin aksine semptomlar tipik olarak yavaş gelişse ve daha az ciddi olsa da belirtileri kronik non-bakteriyel prostatit ile hemen hemen aynıdır. Şunları içerebilir.
-Ani veya zorlu idrar yapma durmu
-İdrar yaparken ağrı yanma
-Nictüri
-Sırtın alt kısmı ve genital bölgede ağrı
-Azalmış idrar akımı
-Ara ara semende kan görülmesi
-Ağrılı ejekülasyon Hafif ateş
-Rekürren mesane enfeksiyonu
Kronik bakteriyel enfeksiyona neyin neden olduğu açık değildir. Akut bir enfeksiyon gibi üriner traktınızdaki bakterilere bağlı olabilir.Diğer nedenler mesane veya kan enfeksiyonuna bağlı olabilir. Enfeksiyon travmayı veya genellikle kateter gibi bir enstrümanın üriner traktınıza sokulmasını takip edebilir. Doktorların üriner kateter sonrası rutin olarak antibiyotik yazmalarının nedeni budur. Bazen prostat bezinde kalsifiye taşlar oluşup bakterileri çekebilir. Nadiren enfeksiyon bakterilerin toplanacağı bir alana neden olan altta yatan bir prostat strüktürel defektine bağlı olabilir. Prostatitin bu formu genellikle kroniktir çünkü enfeksiyonun temizlenmesi güçtür. Alınan antibiyotiklerin prostat dokularına penetre olmaları uzun zaman gerektirir.
Prostatit tanısındaki en önemli iki adım benzer semptomlara neden olan diğer durumların ekarte edilmesi ve hangi tip prostatitiniz olduğunun saptanmasıdır. Bunun için geçmiş medikal tedavileriniz, geçirdiğiniz enfeksiyonlar, cinsel yaşamınız ve aile hikayenizle ilgili inceleme yapılacaktır.Bununla beraber fizik muayene ve rektal digital muayene de yapılacaktır. Digital muayene sırasında doktorunuz prostat bezinden sıvı alabilir. Bunun için bezinizi güçlü bir şekilde ovacaktır ve sıvınızın üretraya akmasını sağlayacaktır. Bu sıvı enfeksiyon veya inflamasyon bulguları açısından mikroskop altında incelenecektir. Bu prosedür prostat masajı veya stripping olarak adlandırılır. Bakteri ve lökosit araştırması için bir idrar örneği gerekir. Lökositler inflamasyonu, bakteriler enfeksiyonu gösterir. İdrar testiniz her ikisi için de pozitif ise bakteriyel prostatitiniz vardır. Eğer lökosit var ve bakteri yoksa bu nonbakteriyel formdur. Bakteri veya lökosit yoksa semptomlarınız başak rahatsızlıklarla ilgilidir.
-Antibiyotikler: Tüm prostatit tiplerinde antibiyotikler geleneksel olarak ilk tercihdir. Enfeksiyona neden olan spesifik bakteri tipi saptanana kadar doktorunuz size geniş spektrumlu bir antibiyotik başlayacaktır. Antibiyotiğin kullanım süresi enfeksiyonun ilaca verdiği yanıta göre değişir. Akut bir prostatitte birkaç haftalık bir tedavi yeterlidir. Diğer yanda kronik non bakteriyel form dirençli olup tedavi süresi uzundur, bazen tedavi edilemeyebilir. Ek olarak ilaçlar kesilince relapslar görülebilir. Relaps olursa enfeksiyonu kontrol etmek için günlük düşük doz antibiyotik kullanımı gerekebilir. Her ne kadar nonbakteriyel prostatitte enfeksiyonlar neden olmasa da doktorunuz semptomları azaltmak için birkaç haftalık antibiyoterapi verebilir.
-Ağrı Kesiciler: NSAID ajanlar veya asetaminofen ağrı ve rahatsızlığı azaltabilir. Ancak yan etkiler açısından doz ayarlaması doktorunuz tarafından yapılmalıdır.
Alt pelvik kasları gerip gevşetmek bazı erkeklerde semptomları azaltabilir. Hangi egzersizlerin ne kadar uygulanması gerektiğine karar vermek için bir fizyoterapiste ihtiyaç vardır. Diatermi tedavide kullanılabilir. Bu uygulama kas dokusunu ısıtmak ve onları daha rahat gevşer hale getirmek için elektriksel akım kullanır.
Terapistiniz biofeedback gibi diğer teknikleri kullanabilir. Biofeedback size kaslarınızı gevşetmenizi sağlayacak bir teknolojidir. Bir biofeedback seansında terapist size elektrotları uygular ve vücudunuzun başka yerlerinde alıcılar yerleştirmiştir. Elektrotlar bir monitöre bağlıdır ve kas gerginliği gibi vücut fonksiyonları hakkında feedback verir. Terapistiniz bu sırada sizi rahatlatmak için relaksasyon teknikeri uygular. Doktorlar, fizyoterapinin prostatitte nasıl faydalı olduğundan emin değildir. Bazı erkeklerde sıkı veya irrite olmuş kasların durumdan sorumlu olabileceğini düşünürler.
Çoğu erkekte bu banyolar ağrıyı azaltır, pelvik ve alt abdominal kaslarda gevşemeye neden olur. Alt vücut yarısını suya sokarsınız. Doktorunuz size ayda iki üç kez 30 dakika oturma banyosu önerecektir.
Prostat masajı enfeksiyona neden olabilecek konjesyonu azaltır. Ayrıca antibiyotiklerin enfekte dokulara daha derin penetrasyonunu sağlar.
Prostat bezinde; iltihap, selim prostat büyümesi ve kanser olmak üzere 3 tip hastalık görülmektedir. Bu hastalıkların belirtileri genel olarak işeme ile ilgilidir. Selim prostat büyümesi ve kanser 50 yaşından sonra görülmektedir. Prostat hastalıklarının tedavileri mümkündür. Prostat kanseri tedavisinde erken teşhis önemlidir. Erken teşhis için, 50 yaşından sonra yıllık doktor kontrolü önerilmektedir.
Yalnızca erkeklerde bulunan prostat bezi, mesane (idrar torbası ) tabanı ile penis kökü arasındaki idrar yolunu çevreler.
Şekil ve boyut olarak kestaneyi andıran prostat bezinin yapısında, düz kas, süngersi doku, bezler ve küçük kanallar bulunmakta olup, kapsül adı verilen ince bir zarla çevrilmiştir.
Prostat, doğumda yaklaşık olarak bezelye boyutlarında iken, 20 yaşına kadar büyümeye devam eder ve erişkin boyuna ulaşır. 45 yaşına kadar boyutları sabit iken, bu yaştan sonra tekrar büyümeye başlar. Temel görevi, spermlerin taşınmasından sorumlu olan meninin içindeki sıvıya katkıda bulunmaktır.
Prostat bezinde 3 tip hastalık görülebilir
1) Prostatit (prostat iltihabı ): Genellikle bir bakteri sebep olur. En sık 25-45 yaşlarında görülür. Prostat şişer ve hassaslaşır.
2) BPH (selim prostat büyümesi): 45 yaş sonrası tekrar büyüyen prostatın, idrar yolunu daraltması ile idrar yapmada zorluk görülür. Genellikle 55-60 yaşlarında fark edilir.
3) Kanser: 50 yaşından sonra görülür ve yaş arttıkça kanser görülme sıklığı artar. Kanserin tipine bağlı olarak büyüme hızlı veya yavaş gelişir.
*İnce ve kesintili idrar yapma
*İdrar yaparken acı veya ağrı duyma
*İdrarda kan görme
*Sırt, kalça ve bel ağrısı
*İdrar akımında zayıflama
*İdrara başlamada zorluk
*İdrar yapmanın sonunda damla damla idrar gelmesi
*Sık idrara çıkma ve acil işeme ihtiyacı
*Geceleri idrara çıkmada artış
*Mesaneyi tam boşaltamama hissi
*Ağrılı boşalma
*İştah ve kilo kaybı
*İdrarda kan bulunması
*Ağrılı boşalma (ejakülasyon)
*İşerken ağrı veya yanma hissi
*Makatta ağrı veya hassasiyet
1)Yaş: Yaşla birlikte BPH (selim prostat büyümesi) ve kanser sıklığı artmaktadır. 50 yaş üzerindeki erkeklerin yarısında, 70 yaş üzeri erkeklerin %80'inde prostat büyümesi görülmektedir. Bununla birlikte, prostat kanserinin %80'den fazlası 65 yaş üzerinde görülmektedir.
2) Etnik köken: Prostat kanserinin zenci erkeklerde daha sık, daha erken yaş ve daha ağır şekilde görüldüğü bilinmektedir.
3) Aile hikayesi: Baba veya kardeşinde prostat kanseri bulunanlarda kanser görülme riski 2 kat artmıştır. Aynı zamanda ailesinde BPH bulunanlarda BPH görülme riskinin arttığı bilinmektedir.
4)Diyet: Yüksek yağlı diyet, prostat kanserine yakalanma riskini 2 kat arttırmaktadır. Bunun yanında soyalı ürünlerin ve bazı sebze ve meyvelerin, prostat kanserine yakalanma riskini azalttığı bilinmektedir.
5)Çevre: Mekaniker, çiftçi, kaynakçı ve endüstriyel alanda çalışanlarda, prostat kanserinden ölüm oranının arttığı belirlenmiştir.
Bütün kanser tiplerinde erken evrede tedavi daha kolaydır. Ancak prostat kanseri, erken evrede nadiren belirti vermektedir. Kanseri erken evrede yakalamanın şartı risk taşıyan hastaların 40, diğerlerinin 50 yaşından sonra düzenli doktor kontrolüne gitmeleridir.
1) Parmakla rektal muayene: Prostatın temel muayene metodudur. Prostatın rektuma (kalın bağırsağın son bölümü) komşu olan bölümü muayene edilir. Prostattaki büyüme BPH'yı; hassasiyet prostatiti; nodül, sert ve düzensiz büyüme prostat kanserini işaret edebilir. Muayenedeki anormallikler daima kanser anlamına gelmez. Enfeksiyon veya prostatta oluşan taş da benzer bulgu verebilir.
2) İdrar testi: İdrarda kırmızı kan hücreleri görülmesi prostat iltihabı veya tümöre işaret edebilir. İdrar yollarındaki enfeksiyon, mesane ve böbrek problemleri de benzer bulgu vermektedir.
3) Kan testi (PSA): Koldaki bir damardan alınan kanda bakılmaktadır. Meniyi sıvılaştıran bu madde normalde prostatta bulunmakta ve küçük bir miktarı kan dolaşımına geçmektedir. Kanda normalden fazla miktarda bulunması prostat iltihabı, BPH veya kanseri işaret edebilmektedir.
Normal PSA değeri: 0-4 ng/ml arasındadır. Bununla birlikte yaşa bağlı olarak normal değerler değişkenlik göstermektedir.
Yüksek PSA nedenleri nelerdir?
a) Ejakülasyon (boşalma): 50-80 yaş arasındaki erkeklerde ejakülasyondan sonraki 1 saat içinde PSA %40 artmaktadır. PSA testinden 2 saat önce seksüel aktiviteden kaçınmak gerekir.
b) BPH: Yüksek PSA'nın en sık nedenidir.
c) Prostatit: Prostat iltihabı veya enfeksiyonu kana normalden fazla PSA geçmesine sebep olmaktadır.
d) Kanser: Kanser hücreleri de normal prostat hücreleri gibi PSA üretmektedir. Çoğalan kanser hücreleri PSA seviyesindeki artışa sebep olmaktadır.
e) 2 hafta - 2 ay içinde prostata yapılan bazı işlemler, (biyopsi, TUR-P, TUİP, prostat masajı ) PSA yükselmesine sebep olabilmektedir.
PSA testi ne kadar doğrudur?
PSA testi ile erken evre kanser %80 oranında tespit edilebilmektedir. Dolayısı ile erken evre prostat kanserli hastalarda %20 oranında normal PSA değeri görülebilmektedir.
PSA testinin diğer bir dezavantajı, kanser ile diğer prostat hastalıklarını kesin olarak ayırt edememesidir. Yüksek PSA düzeyi bulunan hastaların 1/3'inde kanser bulunmaktadır.
Sonuç olarak yüksek PSA değeri ile kanserden şüphelenildiğinde ilave başka testler yapılması gerekmektedir.
70 yaş üzerinde PSA testi değerini kaybeder ve bu hastalara yapılması gereksizdir.
4) Ultrason: Muayene, kan ve idrar testlerinden sonra gerek duyulursa yapılır.
Prostat büyüklüğü, işeme sonrası mesanede kalan idrar miktarı ve böbreklerin durumu araştırılır.
Muayene ve PSA testi sonucu ile kanserden şüphelenildiğinde makattan yapılan ultrason eşliğinde prostattan parça alınmaktadır.
Doğumda bezelye tanesi kadar olan prostat, ergenlik döneminde hızlı büyüme dönemine girer. 25 yaşında büyümesi durur. 40 yaşından sonra idrar yolunun etrafındaki hücreler tekrar çoğalmaya başlar.
Büyüyen prostat idrar yoluna baskı yaparak, idrar akımını yavaşlatır ve mesanenin boşalmasına engel olur.
BPH'ne sebep olan durumlar kesin olarak bilinmemektedir. Artan yaşla birlikte prostatın erkeklik hormonlarına karşı hassasiyetinin arttığına inanılmaktadır.
Evli erkeklerde BPH gelişme ihtimalinin bekar erkeklere göre daha fazla olduğu belirlenmiştir.
BPH'lı erkeklerin yarısı semptomları farkına varmadan yaşar, ancak BPH belirtileri rahatsız edici olmaya başladığında doktora başvururlar.
İdrara başlamada zorluk
Kesik kesik idrar yapma
İşeme sonrasında damla damla idrar gelmesi
Sık idrara çıkma ve acil işeme ihtiyacı
Geceleri idrara çıkmada artış
Mesanenin tam boşalmadığı hissi
Belirtilerin şiddeti, her zaman prostatın büyüklüğü ile orantılı değildir. Bazen küçük bir prostat, büyük bir prostattan daha fazla rahatsız edici olabilmektedir. BPH'lı erkeklerin yarısında belirtiler aynı kalır, diğer yarısında gittikçe kötüleşir ve tedavi edilmesi gerekir.
BPH mesaneyi boşaltmayı engelliyorsa, sağlığı ciddi şekilde tehdit eder. Mesanenin sürekli dolu olması tekrarlayan enfeksiyonlar ve böbrek hasarına sebep olur.
BPH belirtilerine benzer belirtiler mesane taşı, enfeksiyon, diyabet, nörolojik problemler, prostatit veya prostat kanserinde de görülebilmektedir.
a) Parmakla prostat muayenesi: Prostatın büyüklüğü ve kıvamı değerlendirilir.
b) İdrar testi: Muhtemel idrar yolu enfeksiyonu veya idrar yoluna kanamayı gösterir.
c) PSA testi: Kanserden ayırmak için yapılmalıdır.
d) AUA semptom indeksi: Belirtiler ve sıklığı araştırılır. Hasta tarafından doldurulur.
e) İdrar Akım Testi: İdrar akım miktarı ve hızı ölçülür. 15ml/sn'den daha fazla olan akım hızları normaldir. 10-15 ml/sn orta, 10ml/sn 'nin altında olan akım hızları şiddetli BPH'ne işaret eder.
f) İşeme sonrası mesanede kalan idrar hacmi: Ultrason veya mesaneye yerleştirilen sonda ile ölçülür. Mesanenin yeterince boşaltılıp boşaltılamadığını anlamak için yapılır.
g) Ultrason: Prostat büyüklüğü, böbreklerin durumu, muhtemel taş veya tümör araştırılır.
h) Ürodinami: Semptomların BPH'den çok, mesanenin çalışma bozukluğuna ait olduğu düşünülüyorsa mesane basıncı ve fonksiyonunu ölçen bu test yapılır. İdrar yolundan mesaneye kateter gönderilir ve serum ile doldurulan mesanenin çalışması bilgisayar kaydı ile incelenir.
i) Sistoskopi: İdrar yolundan sistoskop (optik bir sistem içeren ince bir tüp) ile girilerek idrar yolu, prostat ve mesane direkt olarak görülerek incelenir. Darlıklar, prostat büyümesi, anatomik anormallikler, mesane taşı veya tümörler görülebilir.
j) IVP: Damardan verilen kontrast madde ile X ışını görüntüleri alınarak, üriner sistem anormallikleri incelenir. Günümüzde nadiren başvurulmaktadır.
Hafif ve rahatsız edici olmayan belirtilerle tedavi yapmadan beklenebilir. BPH'nin prostat kanseri riskini arttırdığına dair bilgi yoktur.
Bekleme süresince yapılması gerekenler nelerdir? Sıvı kısıtlaması: Akşam 7'den sonra sıvı alımı kısıtlanmalıdır.
Alkol kısıtlaması: Alkol idrar yapımını artırır ve prostat bezinde dolgunluk yapabilir.
Egzersiz: Hareketsizlik idrar birikimine neden olur.
Sıcak ortam: Soğuk hava idrar birikmesine neden olabilir.
Orta şiddete kadar olan BPH'da ilaç tedavisi yapılır.
a) Alfa blokerler: (Terazosin, Doksazosin, Tamsulosin, Alfuzosin) hipertansiyon için geliştirilmiş, ancak BPH'ya karşı etkisi tespit edilmiş ilaçlardır.
Mesane tabanı ve prostatta bulunan kasları gevşeterek idrar yapmada kolaylık sağlarlar.
İlaca başladıktan 1-2 gün içinde etkileri başlar ve BPH'lı erkeklerin %75 'inde etkili olurlar.
Baş ağrısı, halsizlik, yorgunluk, sersemlik, meninin mesaneye kaçması gibi yan etkiler görülebilir.
b) Finasterid:
Alfa blokerler gibi kasları gevşetmek yerine prostatı küçülterek etki gösterir. Hafif büyümüş veya normal boyuttaki prostatlarda etkisi sınırlıdır. Etkisi uzun zamanda gözlenmektedir. (3 ay-1 yıl)
Libido azalması ve meni miktarında azalma gibi yan etkileri vardır.
Finasterid, PSA düzeyini düşürmektedir. Bu etkisi ile PSA'nın prostat kanserini belirlemedeki etkinliğini azaltır.
Ciddi semptomları olan hastaların yanında sık üriner enfeksiyon, idrar birikimine bağlı böbrek hasarı, idrar yolundan kanama ve mesane taşı gelişimi durumlarında cerrahi yöntemlere başvurulmaktadır.
Cerrahi tedavi en sık yan etki oluşturan yöntem olmasına karşılık altın standarttır.
Ciddi sağlık problemleri (Kontrolsüz diyabet, siroz, majör psikiyatrik bozukluk, ciddi akciğer,kalp ve böbrek problemi) olanlarda önerilmemektedir.
a) TUR-P: Rezektoskop ile idrar yolundan girilerek prostatın kazınması işlemidir. Hastanede yatış süresi ameliyattan sonra 1-3 gündür. Ameliyat sırasında takılan sonda hastaneden çıkarken alınmaktadır.
Ameliyat sonrasında idrar yaparken duyulan ağrı ve acil işeme hissi zamanla düzelmektedir.
Operasyonun yan etkileri: Meninin penisten dışarı akması yerine mesaneye dolması
İdrar yolunda darlık gelişebilir.
TUR-P sonrası hastaların %10'u 10 yıl içinde tekrar müdahaleye ihtiyaç duyarlar.
b) TUIP: TUR-P'de olduğu gibi idrar yolundan girilir ancak prostat kazınmaz. Prostat bezine iki küçük kesi yapılarak idrar yolu genişletilir. Ciddi sağlık problemi olan ve uzun süren ameliyatları kaldıramayan hastalarda uygulanır. TUR-P'ye göre daha az etkilidir.
c) Açık prostatektomi: Büyük prostatlarda, mesanede cep (divertikül) oluştuğu hallerde ve mesane taşı oluşumu görülen hastalarda uygulanır.
Karnın alt kısmına yapılan bir kesi ile önce mesaneye ulaşılır. Daha sonra mesane açılarak prostata ulaşılır ve prostatın büyüyen iç kısmı çıkarılır. Dış kısmı yerinde bırakılır.
BPH tedavisinde en etkili cerrahi yöntemdir, ancak yan etkileri en fazla olandır.
Hastanede kalış süresi ve sondalı kalma süresi TUR-P'ye göre daha uzundur (5-10 gün).
d) Isı tedavisi (termoterapi): Bu yöntemler, ısı enerjisini kullanarak büyük hacimli prostat hastalarında uygulanan daha az girişim gerektiren tedavi yöntemleridir. Termoterapi, cerrahi girişim ile ilaç tedavisi arasındaki boşluğu dolduran yöntemdir. İlaç tedavisinden daha etkili sonuçlara sahip olup, cerrahi yöntemler sonrası gelişen komplikasyonlar daha az görülür.
Lazer tedavisinde diğer termoterapi yöntemlerinde kullanılan mikrodalga enerjisi, radyo dalgası veya elektrik akımı yerine, ısı enerjisini üretmek için lazer teknolojisi kullanılır. Genellikle sertleşme problemi veya idrar kaçırmaya neden olmaz. Prostat dokusunun çıkarılması neredeyse kansız bir şekilde sağlanır ve hastanede daha kısa süre kalmayı ve daha kısa süre sondalı kalmayı sağlar.
Bununla beraber, bazı lazer uygulama yöntemleri uzun süre sondalı kalmayı gerektirebilir. TUEP: Prostatın transüretral buharlaştırılması (TUEP) yönteminde, prostat dokusunun harap edilmesi için lazer enerjisi kullanılır. Bu yöntem genellikle güvenlidir ve kanama oranı azdır. Uygulamadan hemen sonra idrar akımında çarpıcı bir iyileşme gözlenen etkin bir yöntemdir.
VLAP: Prostatın vizüel lazer ablasyonu (VLAP) fazlalık olan prostat hücrelerini yok etmek için lazer enerjisi uygulanır ve enerji uygulanan dokular, zaman içerisinde haftalar ya da aylar sonra yok edilir. Bir dezavantajı, çekiciliğini azaltmaktadır. Bu da ölü dokuların şişmesine bağlı olarak gelişebilecek idrar retansiyonu (idrar yapamama) nedeni ile birkaç gün sonda kullanılması gerekliliğidir. Ayrıca günler ya da haftalar sürebilecek idrar yaparken yanma hissi söz konusu olabilir.
Daha İyi Lazer Yapma Arayışları
Lazer tedavisinin en büyük dezavantajlarından birisi tedaviyi takiben sondalı kalma gerekliliğidir. Yeni tip lazerler bu problemin çözümlenmesine yardım etmektedir.
Yeni tip lazerler iki şekilde çalışmaktadır. Bunlar prostat dokusunu hem kesip çıkarır hem de buharlaştırır. Böylece tıkanıklığa sebep olan doku kısa sürede tahliye edilir ve kateter en fazla 24 saat tutulur. Bu şekilde çalışan iki tip lazer vardır: KTP lazer ve Holmium YAG lazer
Ulaşılması gereken nokta lazer tedavisinin avantajları (güvenlik ve azalmış kanama) ile daha az girişim gerektiren tekniklerin sağladığı idrar akım hızındaki hızlı düzelmenin sağlanmasıdır.
Genel olarak BPH tedavisi kanser gelişimini azaltmaz. Tedavi sonrası düzenli kontrollere gelmek gerekliliği unutulmamalıdır.
Kanser: Normalden hızlı ve kontrolsüz büyüyen hücreler topluluğudur.
Prostat kanseri erkeklerde en sık görülen kanserdir ve kanserden ölümlerde 2. sıradadır.
Yaşlandıkça sıklığı artar. 50 yaşında %25 olan görülme oranı 80 yaş sonrası %50'ye ulaşır.
Prostat kanseri diğer kanserlere göre yavaş büyür, ancak kendi içinde hızlı büyüyen tipleri de bulunmaktadır.
Kanserin prostata sınırlı olduğu erken evrede tedavi kolaydır ve tedavi başarısı için erken tanı önemlidir. Ancak hastaların %40'ında hastalık prostat dışına yayıldığında belirti vermektedir.
Prostat kanseri belirtileri BPH belirtilerine benzer. Ek olarak makatta ağrı hissedilebilir.
70 yaş üzerindeki hastalarda veya küçük ve düşük dereceli kanserlerde,
Prostata sınırlı kanseri olan hasta düşünmek için zaman istiyor ise,
Sağlık ve yaş gibi nedenlerden dolayı tedaviyi kaldıramayacak hastalarda,
Yaşam beklentisi 10 yıldan az ise
6 ayda bir defa parmakla muayene ve düzenli PSA testleri ile tedavisiz beklenebilmektedir.
Prostata sınırlı kanserlerde en etkili tedavidir.
Prostat BPH tedavisinden farklı olarak kapsülü ile birlikte bütün olarak çıkarılır.
Prostata sınırlı kanserlerde, ameliyatı kaldırabilecek hastalarda, beklenen yaşam süresi kanserin verdiği süreden fazla ise uygulanır.
Yeni yöntem ve aletlerin geliştirilmesi ile cinsel ve işeme fonksiyonlarının, sinirlerin korunduğu teknikler kullanılmaktadır. Güçlü kanama kontrolleri günümüzde rutin olarak uygulanmaktadır.
Böylece 10 yıl önce cerrahiyi seçen hasta oranı %10 iken günümüzde %25'e yükselmiştir.
a) Ameliyata bağlı ölüm: %1 oranında görülmektedir. Bu oran yaşla birlikte artmaktadır.
b) Erektil disfonksiyon (sertleşme problemi): Yaşa bağlı olarak görülme sıklığı artar. Ameliyat sırasında sinirlerin tahrip olması ile gelişir. 50 yaş ve altında sinirlerin korunduğu ameliyatlarda ereksiyonu koruyabilme oranı %60-80 iken 70'li yaşlarda oran %15-25'tir. Ameliyat öncesi ereksiyon oluşturmada güçlük varsa ameliyat sonrası risk daha fazladır.
c) İdrar kaçırma: Hastaların tamamında en azından birkaç gün süreyle görülür. Bir kısmında haftalar veya aylar boyunca devam edebilir.
Cerrahi istemeyen hastalarda
Yaşlı veya ameliyatı kaldıramayacak hastalarda
Prostat dışına yayılan ve cerrahi olarak tedavi edilemeyen kanserlerin tedavisinde uygulanır. Radyasyon tedavisi ile kanserli hücreler ölür, tümör küçülür ve ağrı azaltılır. Prostata sınırlı kanserlerde 10 yıllık dönemde cerrahi kadar etkilidir.
Radyasyon kanserli hücrelere 2 şekilde ulaştırılabilmektedir.
a) Eksternal Radyoterapi:
Vücudun dışından radyasyon verilir. Kanser hücrelerinin yanında sağlıklı hücreler de zarar görür.
6-7 hafta, haftada 5 gün devam eder ve her tedavi 15 dk. sürer.
b) Brakiterapi:
Ultrason eşliğinde pirinç büyüklüğündeki radyoaktif çekirdekler prostata yerleştirilir. Dışardan verilen radyasyonun 2 katı prostata ulaşır ve sağlıklı dokular daha az zarar görür. 1 saat süren işlem anestezi altında yapılmaktadır.
İşlem sonrası ilk 2 ay çocuklar ve hamile bayanlardan 7-8 m uzak kalmak gerekir. 1 yıl içinde çekirdeklerdeki radyasyon tükenmektedir. Bu yöntemin uzun dönem sonuçları bilinmemekle birlikte, 5 yıl için hastaların %90'ında ve 10 yıl için %85'inde kanser büyümesi kontrol altına alınmaktadır. Brakiterapi ile 3 hastadan 2'sinde kanser yok edilebilmektedir.
Tedavi ile kanserin büyümesi geçici olarak yavaşlatılabilir ve tümör küçülebilir, hastalığa bağlı belirtiler azalır ve yaşam süresi uzar.
Prostat kanserlerinin çoğu, hormona bağımlı olarak büyümektedir ve prostat dışına yayılan kanserlerde tedavinin amacı, kansere hormon ulaşımının engellenmesidir. Hastaların %75'inde bu yöntem seçilir. Hormon tedavisi, bu tedaviye direnç gelişmesi beklenen 1-3 yıl içinde %80 oranında etkilidir. Hormon tedavisi libidoyu azaltır, erektil disfonksiyon gelişir, memede hafif büyüme olur, kaslarda ve kemiklerde erime gelişir ve pahalıdır.
a) Testosteron üretimini azaltan ilaçlar:
Testislerde testosteron yapımını uyaran LH adlı hormonun salınımını azaltan LHRH agonistleri (leuprolid ve goserelin) 3 ayda 1 defa enjeksiyon yolu ile uygulanır.
b) Hormonları kullanma yeteneğini azaltan ilaçlar (Antiandrojenler):
Kanser hücrelerine girmek için testosteron ile yarışırlar ve sonuçta testosteron hücre içine giremez.
Günde 1-3 defa alınan Flutamid, Bicalutamid, Nilutamid bu amaçla kullanılan ilaçlardır. Tam bir androjen blokajı için LHRH ilaçları ile birlikte kullanılırlar.
İki taraflı testislerin çıkarılması (orşiektomi) operasyonu uygulanır. Böylece vücuttaki testosteronun ana kaynağı çıkarılmış olur. Hasta, hormon tedavisini tolere edemiyorsa
İlaçları düzenli olarak kullanamıyorsa
Hızlı etki istenen durumlarda
cerrahi yöntem seçilir.
Cerrahi tedavi, hormon tedavisine göre daha ucuzdur ve yan etkisi daha azdır. Kanser hücreleri orşiektomi sonrası testosteron yokluğuna da alışabilir ve kanser 1-3 yıl içinde tekrar büyümeye başlar.
Libido azalması, erektil disfonksiyon, sıcak basması, kemik erimesi
Birçok kanser çeşidi için ilk tedavi seçeneği olan kemoterapinin prostat kanserine etkisi çok azdır.
Hormon tedavisine dirençli ve orşiektomi istemeyen hastalarda kullanılabilir. Ağrıların dinmesine yardım eder. Düşük olasılıkla kanser hücrelerinin büyümesini yavaşlatır. Yan etkileri fazladır.
Prostat kanseri tedavisi ile idrarı mesanede tutan büzük kasları ve sinirlerin hasar görmesine bağlı olarak hastaların %10'unda görülür. Egzersiz, öksürme ve gülme ile hastalar idrar kaçırır.
İdrar kaçırma tedavisi nasıl yapılır?
Ameliyattan sonra erken dönemde alt bezi kullanmak gerekebilir.
İdrar ihtiyacı oluşmadan belli aralıklarla tuvalete gitmek, işeme ihtiyacını artıran besinlerden (alkol, kafein) uzaklaşmak
Gülme, hapşırma öncesi bacak bacak üstüne atmak faydalı olabilir.
Kegel egzersizi olarak bilinen yöntem, en etkili yöntemlerdendir. 12 hafta içinde farkedilir gelişme gözlenir.
Nasıl yapılır? Makattaki büzüğü kasın
Eş zamanlı olarak penis altındaki kası kasın
5 saniye kadar kasılı tutun
Gevşeyip 1 dk. dinlenin
8 kez yapın
Hiyosinamin, oksibutinin ve tolterodin, urge inkontinansta karın kaslarını gevşeterek ve mesane kasılmalarını engelleyerek etkili olurlar. Günde 2-4 defa kullanılır. Ağız kuruluğu, bulanık görme ve kabızlık görülebilir. Psödoefedrin, sfinkter (büzük) tonusunu (gerginliğini) artırarak stres inkontinansta etkili olabilir. Yan etki olarak çarpıntıya neden olabilir.
Diğer yöntemlerle başarı sağlanamıyorsa cerrahi tedaviler denenir
1) Hacim sağlayıcı ajanlar: Sistoskop ile idrar yolundan girilir ve idrar yolunun başlangıç noktasına madde enjekte edilir. %30 tam, %50 kısmen fayda sağlar
2) Artifisyel sfinkter (yapay büzük) takılması: Uzun süreli ciddi idrar kaçırmada en etkili seçenektir. Şişirilebilir yapay büzük, idrar yolu etrafına yerleştirilir. Ameliyattan 6 hafta sonra kullanılabilir. 9 yıldan fazla bir süre ile %95 başarısı vardır.
Erektil disfonksiyon (sertleşme problemi)
Prostat kanseri tedavisi sırasında sinirlerin hasar görmesi veya erkeklik hormonlarının azalması ile gelişir.
Prostat hastalığına yakalanmamayı garanti eden bir formül bulunmamaktadır. Bununla birlikte hastalığa yakalanma riskini azaltmak ve hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak için, beslenmeye dikkat etmek, fiziksel aktivite ve düzenli doktor kontrolü gereklidir.
Kanserden koruyucu besinler:
Domates: Domatesin yapısında, ona kırmızı rengini de veren Lycopene adlı bir kimyasal madde bulunmaktadır. Lycopenin, hücreleri serbest radikallerin ve zararlı toksik moleküllerin etkilerinden koruyabilecek potansiyel bir antioksidan olduğu düşünülmektedir.
48.000 erkek üzerinde yapılan 5 yıl süreli bir çalışmada haftada 10 öğün domates içeren ürünler tüketen erkeklerde prostat kanseri riskinin en düşük seviyede olduğu bulunmuştur. Bu erkeklerdeki riskin haftada 2 ya da daha az öğün domates tüketen erkeklerdeki riskin üçte biri olduğu hesaplanmıştır
Soya: Soyanın temel bir besin olarak tüketildiği Asya'da prostat ve meme kanserlerini de içeren bazı kanser türlerine daha az rastlanmadır. Kanserin kontrolündeki etkisine ek olarak soya, BPH (Selim Prostat Büyümesi) riskini ve kolesterol düzeylerini de azaltmaktadır.
Yeşil çay: İçerisinde kanser gelişimini önleyen EGCG adlı bir madde bulunmaktadır.
Sarımsak: Dünyada sarımsak tüketiminin fazla olduğu bölgelerde, prostat ve diğer kanser türleri daha az görülmektedir.
Önemli sebzeler: Lahana ve hardalgiller grubundan olan brokoli, brüksel lahanası, lahana, karnıbahar ve şalgam gibi sebzeler, kanser yapıcı maddelerin etkisini azaltıcı kimyasallar içermektedir.
Bu besinlere ek olarak kanserden korunmak için, düşük yağlı diyet önerilmektedir. 50.000 erkeği kapsayan bir çalışmada, fazla yağ tüketen erkeklerde prostat kanseri riski, daha az yağlı beslenenlere göre %80 fazla bulunmuştur.
Bununla birlikte, kırmızı et tüketen erkeklerdeki prostat kanseri riskinin, beyaz et ve balık tüketenlere göre daha fazla olduğu bilinmektedir.
Asla peynir yememeli, çünkü asidoza ve iltihaplanmaya sebep olur.Siyah çay, kahve ve kola içilmemeli, çünkü bağırsakları kurutur ve vitamin, mineral ve aminoasitlerin alımını (absorbesini) önler.Alkol ve sigaranın zararları belli kanser, damarların yağlanması vb, artı uzun süre bira içilirse cinsel ikdidarsızlık ve hatta kısırlığa sebep olmaktadır.Sucuk salam sosis gibi et mamullerine 5-6 ay ara vermek gerekir (sade temiz et az yenilebilir) çünkü asidoza sebep olmaktadır.Bu da birçok hastalığın ana kaynağıdır.Akşam yemeği yerine yoğurt, meyve veya salata yenilebilir veya sebze çorbası içilebilir.Hayvansal besinler, patates, tahıl (beyaz pirinç), bakliyat ve hamurlu yiyecekler, özelikle de tatlılar akşam yenirse tam sindirilmez ve zamanla problemlere sebep olur.Ne kadar beyaz pirinç, patates, hamurlu yiyecekler, tatlı yiyecek ve içecekler, o kadar yağ oluşturur.Çünkü nişasta glikoza (şekere) dönüşür, şekerde yağa dönüşerek vücutta depolanır.Şeker ve antibiyotikler bağırsak mantarları çoğaltır, mantarlar ise her türlü hastalığı tetikler.Tatlı deyince akıla baklava, çikolata, dondurma vs gelir, kavun, karpuz ve üzümde tatlıdır ve bunlarda mantarı tetikler, çünkü aşırı şeker içeriler
|
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder